Tüik 2023 Haziran ayında tarım sektöründe üretici fiyat endeksi (ÜFE)’ndeki artışı yıllık bazda %57,9 olarak açıkladı. Bu veri, enflasyonist beklentinin artmaya devam ettiğini ve bir maliyet enflasyonunun da zaten başladığını gösteriyor. Ünlü iktisatçılar Robert Barro ve Grosmann’ın 1974 tarihli makalesinde (Suppressed inflation and the supply multiplier) belirttiği bastırılmış enflasyon olgusu, mal ve hizmet arzının talebinden daha fazla olduğu durumda ortaya çıkar. Böyle durumlarda fiyat ve ücretlerin toplam arz ve toplam talepteki değişimlere uyarlanamaması söz konusu olur. Bu durumun nedenlerinden biri de fiyatlara müdahaledir. Örneğin kurda bir tür tavan fiyat gibi düşünelim, böyle bir durumda fiyat ve ücret katılığının nedeni ne olursa olsun sonuçta istihdam ve üretimin belirlenmesinde bir piyasa başarısızlığı meydana gelir. 28 Mayıs Genel Seçimlerine kadar müdahale ile baskılanan dolar/TL kurunda da durum böyle oldu. Seçim öncesi dönemde baskılanan kur seçim sonrası kabine değişikliği ile beraber serbest bırakıldı ve a’dan z’ye her şeyin fiyatının yükselmesi ile sonuçlandı. İthalata bağımlı bir ekonomik büyümesi olan bir ülke olduğumuz için maliyet enflasyonu bir süre daha devam edecektir.
İçinde bulunduğumuz Temmuz ayında çok ciddi vergi artışları geldi. Çeşitli vergilerde ve bilhassa özel tüketim vergisindeki bu aşırı artışlar, gelir dağılımındaki adaletsizliğin de nedeni olmaktadır. Aralık sonunda 21,14 TL olan benzin fiyatı, yılbaşından bu yana %12 artış gösterdi. Litre başına motorinin fiyatı grafikte 8 Haziran 2021-8 Haziran 2022 arasında 7TL’den yaklaşık 27TL’sına kadar yükseldiğini gösteriyor. Aynı dönemde dolar/TL kurunun 8,57 TL’sından 17,13TL’sına çıktığı görülüyor. Bugünkü fiyata bakacak olursak dolar/TL kuru 27.000TL’ye dayanmış durumdadır. Kur artışının ilk yansıdığı ürün olan akaryakıt fiyatlarının artması demek herşeyin fiyatının artması demektir. Hal böyle olunca bu enflasyon nasıl düşecek?
Sonuçta piyasa için daha rasyonel para politikasına geçiş iddiası söz konusu olmuş, ancak kurdaki yükselişin ve vergi artışlarının faturası vatandaşa çıkmıştır. Bu gelişme TCMB Para Politikası Kurulu’nun (PPK) faiz artış yönündeki kararına rağmen gerçekleşmiştir. Perşembe günü yeni PPK toplantı sonucu açıklanacak. Ancak reel sektör ve finansal piyasalardaki gelişmeler açısından oluşan enflasyonist ortamın hızlıca önlenmesi imkansız görünmektedir. PPK faiz kararı ile ilgili bir öngörüde bulunmak yerine ekonomide en zarar verici olgunun enflasyon olduğunu yinelemek istiyorum. Zira “Lucas Critique” başlıklı makalede de belirtildiği gibi politika yapıcı bir karar aldığında politika uygulanan ekonomik modelin parametreleri de aynı anda değişmekte ve o beklentiyi satın almaktadır. Bu parametrelerin değişmez olduğunu düşünmek dışsallık ve kapsayıcı çıkarımlar gerektirir. Dışsallığın red edilebilir olduğunu savunan makaleler de yazılmış olsa da sonuçta içinde bulunduğumuz cari dönemde enflasyonun düşeceğine dair bir veri söz konusu değildir.