2022 yılı son çeyreğinde dünya nüfusu 8 milyarı geçti. Nüfus artış hızı son yıllarda yavaşlasa da nüfus sürekli
artmaktadır. İnsanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan tüm kaynaklar doğada var olsa da nüfus
artışı kaynakların kullanımındaki orantısızlık ülkeler arasındaki makasın iyice açılmasına neden olmaktadır. Ülkeler
için en önemli kaynaklar, su, toprak, hava, bitki ve hayvanlardır. Bugünkü yazımda bu kaynakların kullanımından
bahsedeceğim. İnsanlar için en önemli sorunlardan birsi arazinin sürdürülebilir kullanımıdır. Toprağın önemi ondan
verimli şekilde ve çevreye zarar vermeden yararlanılmasını zorunlu kılmaktadır. Bir bölgede planlama yapılırken
arazinin jeolojik, jeomorfolojik, bitki örtüsü, su kaynakları, toprak gibi özelliklerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Arazi özelliklerinin göz ardı edilerek bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu, çevrede telafisi mümkün olmayan kayıplar
yaşanabilmektedir. Peki arazi kullanımında ülkemiz ne durumda biraz göz atmaya ne dersiniz?
Peki Türkiye’de arazi kullanımında yukarıda bahsettiğim durumlar dikkate alınıyor mu? Bu soruya tamamen
dikkate alınıyor diye cevap vermek isterdim ama maalesef durum pek öyle değil. Ülkemizde arazi kullanımında
çevreci ve sürdürülebilir politikalar tam anlamıyla hayata geçirilemiyor. Ormanların tahrip edilerek tarım arazisine ya
da yerleşme alanlarına dönüştürülmesi, arazinin jeolojik yapısı düşünülmeden fay hatları üzerine konutlar inşa
edilmesi ki bunun bize ne kadar can ve mal kaybına neden olduğunu 6 Şubat’ta acı bir şekilde tecrübe ettik. Yine
artan nüfusun barınma ihtiyacını karşılamak için tarım alanlarının yerleşime açılması, bazı sanayi tesislerinin şehir
içinde kalması, göl, akarsu, denizlere fabrika atıklarının bırakılması, şehirlerdeki çarpık yapılaşmalar, otlak ve
meraların aşırı kullanımı ülkemizde yanlış arazi kullanımına bazı örneklerdir. Özellikle Bursa ovası, Çukurova,
Menemen ovası gibi tarım amaçlı kullanılması gereken ovalarımız son yıllarda yerleşmeye açılması bu alanlarda
toprak kayıplarının yaşanmasına ve tarımsal verimin düşmesine neden olmuştur. Orman tahribi ya da yanlış tarım
uygulamaları gibi nedenler erozyonu hızlandırarak toprak, su ve bitki arasındaki dengenin bozulmasına neden
olmaktadır. Örneğin Türkiye'nin eğimli alanlarında yanlış arazi kullanımı sonucu orman ve mera alanları tahrip
edilerek toprakta bozulmalar meydana gelmektedir. Nüfusta yaşanan hızlı artış, gelişen sanayi faaliyetleri, toprağın
bilinçsiz kullanımı gibi nedenler ülkemizde tarım arazilerinin giderek azalmasına neden olmaktadır. Bunların yanı sıra
meydana gelen erozyon toprağın verimini düşürmektedir. Türkiye’de uygulanan yanlış politikalar ve iklimsel
değişiklikler nedeniyle kuraklık ve çölleşme hızı maalesef artmaktadır. Erozyonla mücadele ülkemiz açısından hayati
önem taşımaktadır. Verimliliği en yüksek toprak varlığımız hızla yok olmaktadır. Ülkemizde tarım arazilerinin yaklaşık
yüzde altmışı, orman alanlarının yarıdan fazlası, aynı şekilde meraların yarıdan fazlası erozyon riski altındadır.
Erozyon ve hızlı nüfus artışının kişi başına düşen tarım alanı miktarını 50 sene içinde yarı yarıya azaltacağını
göstermektedir. Bu durum zaten tarımda kendi kendine yetemeyen ülkeler ligine düşen ülkemiz için ne kadar kötü
bir durum siz düşünün. Bu nedenle erozyon hızını azaltacak çeşitli çalışmalarının ivedilikle yapılması şarttır. Bunlardan
en önemlisi ağaçlandırma faaliyetleridir. Dünya’da yaklaşık 8 milyar olan nüfus karaların sadece %1’lik kısmında
yaşamaktadır. Ülkemizde de nüfus ne kadar artsa da insanların yaşaması için gerekli arazi çok fazla. Bu nedenle
ormanları ekonomik çıkar amaçlı tahrip etmemek bizim asli görevimiz. Unutmayalım ki ormanlar bizim akciğerlerimiz
bir insan akciğeri olmadan yaşayabilir mi?
Dere kenarlarına yerleştik sel oldu doğa bize gereken dersi verdi, ders çıkardık mı?
Fay hatları üzerine binalar inşa ettik depremde binlerce canımız gitti. Ders çıkardık mı?
Ormanları tahrip ettik burada yaşayan canlı türleri yok oldu.
Sanayileşmeye bağlı fosil yakıt kullanımını artırdık hava kirliliği hat safhalara ulaştı.
Bataklık alanları kurutup tarım arazisine dönüştürdük orda ki canlı türleri yok oldu. Tüm bu olanlardan üzerimize
düşen payı aldık mı sizce? Ben öyle odluğunu düşünmüyorum.
Gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak istiyorsak çevreyi korumalıyız. Bu hepimiz için bir vatandaşlık
görevi. Çevreyi bu şekilde bilinçsizce kullanmaya devam edersek doğa bize verdiklerini günün birinde bizden
alacaktır. Atalarımız ne demiş? ’’yaş kesen baş keser’’
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?