Seçim havasına bürünmüş partiler, şölen havasında seçim manifestolarını açıklarlarken seçmenlerine vaadin her türlüsü ile şirin görünmeye çalışıyorlar. Kapı önü döşemelere kadar ayrıntıları dert edinen adaylar, toplumun gittikçe artan yarası kadını görmüyor,görmezden geliyor. Zaten gerek muhalefet gerekse de iktidarın belediye başkanlıkları, meclis, üyelikleri, muhtarlıkları listelerinde kadınlar ya en alt sıralarda ya da kadının adı yok.
Ama ne acıdır ki gittikçe sıradanlaşmaya başlayan kadına yönelik şiddetler, cinayetler korkutucu bir hal almaya başladı. Ama bu en önemli ayrıntıyı ”kadın” a ait sorunları çözmek hiç kimsenin gündeminde yer almıyor.Sadece seçim zamanında oy isterken akıllara gelen kadınlarımızın sayfalar dolusu sorunları ya görmezden geliniyor, ya geçiştiriliyor yada başka baharlara erteleniyor.
Çünkü;
Halen erkek üstünlüğünün hakim olduğu bir toplum anlayışı var.
Kadınlar boşansa dahi ilk eşlerinin malıymış gibi görünmeye devam ediliyor.
Toplum olarak ta boşanmış kadına sahip çıkılacağına hayatı daha bir zorlaştırılıyor.
Kanunlar sözde, yapılıyor uygulamalar es geçiliyor.
Karısını öldüren koca halkın gözünde kahraman oluyor,sırtı sıvazlanıyor.
Cezalar komik denecek kadar az ve katil çeşitli indirimlerle bir kaç yıl yatıp çıkıyor.
Basın bu tip haberleri gündemden düşürmeyerek,cehaleti körüklüyor yol gösteriyor.2 yıl önce karısını bıçaklayan bir adamın kameraya sırıtarak utanmadan" kendisini 2.sayfa haberi yapacağımı söylemiştim!" demeci bültenlerde yer alıyor.
Eğitim, reformlar gibi vaatler hep sözde kalarak parlamento da dahi erkek üstünlüğü görülüyor.
Trafikte bile kadına yönelik gizli bir tepki var.Nedense bayan sürücü bir yanlışlık yaparsa" ceza" erkek sürücü yanlışlık yaparsa "hata" anlayışı hakim.Sigorta şirketlerinde bile çifte standart anlayışı var.
Hükümetin bu konuda dişe dokunur bir önlem almadığı bu konuda muhalefette uyumaya devam ediyor.
İdam cezası gibi caydırıcı cezalar AB istemiyor diye çıkartılmıyor.
Kadına halen cinsel bir obje gözüyle bakılıyor ve özellikle reklam sektörleri bunu acımasızca kullanıyor.
Okullarda yerli yersiz her türlü eğitim anlayışını benimseyen milli eğitim nedense şiddet ve insan sevgisi gibi daha eftal konular es geçiyor.
Kadına şiddet sadece eşinden değil toplumun her kesiminden sözlü olarak daha çok yaşatılıyor.
Dolayısıyla kadına şiddet deyince, akla ağırlıklı kaynak olan eş tarafından fiziksel zorbalık gelse de, aslında kayıtların yetişemeyeceği kadar çeşitli formlar da var şüphesiz. Malum, kadınlar ailenin diğer bireylerinden kamusal alana kadar uzanan mecralarda diğer erkeklerin de baskısına maruz kalıyor. Ve sözlü saldırı ile ayırımcılık da, şiddet tanımının içine giriyor.
Kadınlar üzerinde çeşitli derecelerde zararlara sebebiyet veren bu hastalıklı durumun temelinde, erkeklerin kadınlara yönelik bakış açısındaki ve karşı cinse yükledikleri normlardaki anormallikler yatıyor. Bunun yanı sıra araştırmalar, özellikle fiziksel darbe içeren şiddet vakalarında, çocuklukta maruz kalınan aile içi davranış ve olayların da rol oynadığını gösteriyor.
Anneler katlediliyor.
Genç kızlar katlediliyor.
Küçücük kızlar katlediliyor.
Ve
Biz de soruyoruz sizlere
Türkiye nereye gidiyor...
TEBESSÜM
Adam şehrin en gözde semtinde bir büro tutmuş, içini güzelce döşemiş, kapıya
da tabelasını asmış.
Yeni bürosunda otururken kapı çalınıp da sekreter geleni odasına soktuğu anda
eline telefonu alıp konuşmaya başlamış.
"O iş tamamdır. Zaten benim aldığım davada kötü sonuç çıkmaz. Tabii... Tabii
hemen hallederiz. Siz hiç merak etmeyin Ankara'da çok tanıdık var."
Konuşma bir süre devam ettikten sonra sekreterinin odaya aldığı adama dönüp,
"Ahh efendim," demiş. "Kusura bakmayın beklettim. Ama görüyorsunuz işler çok yoğun. Sizin ne davanız vardı?"
Adam, "Benim davam yok," demiş. "Telefonu bağlamaya gelmiştim."
GÜNÜN SÖZÜ
Hayat aldığınız nefeslerin değil,nefesinizi kesen anların toplamıdır.
HİTCH
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?