Ayağında giyecek ayakkabısı, sırtında okul forması bile olmayan çocuklara, çokta gerekli olduğuna inanmadığım tablet vermenin sevincini gururunu! yaşıyoruz.
Hijyen, güvenlik, öğretmen açığı ve aksamasız eğitim gibi önemsiz detaylara takılmayıp gelişi güzel açılan okullarda, geçmiş yıllardaki başarısızlıkların ve hataların seceresi yerine bu yıl hangi öğretmen hangi sendikaya üye olmuş onun takibiyle uğraşıyoruz.
Sırf Gülen Cemaatine darbe olsun diye, intikam alacağız diye “dershane mi? özel okul mu? Dönüştü, dönüşemedi . Yok kapatılsın, olmaz iptal açılsın” diye vatandaşı maymuna çeviren ve bu eğitim rezaletini velilere ve yavrulara yaşatanlara…artık bir şey demiyoruz.Siz anlıyorsunuz.
Her sene olduğu gibi bu sene de sınav skandallarının olacağı müjdesini gidişatın inceliğinden ve kalitesinden sezen çocuklarımızı , yine bir umut maratonların içine salıveriyoruz.
Okulunu koruyamadığımız için PKK’ nın yakıp yıktığı, korkudan öğretmenin gidemediği illerdeki çocukların da eğitim ve öğretim yılını, yerine göre kullandığımız yüz modelimizle kutluyoruz.
Evinde ailesiyle oturan Elif kızın güvenliğini sağlayamadığımız için hunharca katledilmesini görmezden geliyor, barış ve güvenlikten halen açılım saçmalığından söz ediyoruz.
PKK’nın zorla ve kandırarak kaçırdığı çocukları teröristlerin elinden kurtarıp topluma faydalı bir birey olarak kazandırılması yerine, akışına bırakıp feda ediyoruz.
Uyuşturucu tehlikesinden ne kadar bahsetsek te , kullanım yaşları 9’a kadar düşen, elde edilmesi çok kolay ve ucuz hale gelen uyuşturucu terörüne kurban verdiğimiz, sefil ettiğimiz çocuklarımızı korumuyoruz,koruyamıyoruz.Hep birlikte yavaş yavaş ellerimizden kayıp gitmelerini seyrediyoruz.
Sosyal medyada ve görsel basında iğrençliğin en dibinin yaşandığı dizilerle savaşımız da da ne yazık ki yetkililerin ilgisizliği yüzünden yalnız kalıyoruz. Gençlerimiz üzerinde oynanan ahlaki dejenerasyonları da görmezden geliyoruz.
Babasının tabutunun başında “Hayır hayır “diye haykırarak yüreklerimizi dağlayan, içimizi kahreden, başımızı yere eğen şehit kızımızın ve ninesinin haklı isyanları, serzenişleri üzerine zalimce, edepsizce laf söylüyoruz.
Okuma aşkı olan kızlarımızı küçük yaşta “töre terörüne” kurban vererek, küçük gelin olmalarına göz yumarak onlara devlet olarak sahip çıkmak yerine, sorumlu olduğumuz makamlarda akıllara zarar verecek bir cehaletle börek pasta muhabbeti yapıyoruz.
Biz dünyaya getirme cüretinde bulunduğumuz yavrularımızı tangır tungur hayatın içine atarken, sırtlarına en ağır yükleri yüklerken, onları ne acıdır ki, geleceğimiz olarak görmüyoruz, göremiyoruz.
Ama ille de üç çocuk yapmalı, oda yetmez dört,beş altı….. Merak ediyorum; biz neyin kafasını yaşıyoruz…
GÜNÜN SÖZÜ
Bir çocuk doldurulacak bir vazo değildir, o yakılacak bir ateştir.
François Rabelais
TEBESSÜM
Bir gün küçük bir Filistin’li çocuk yolda oynarken oradan bir Yahudi’nin ilgisini çeker ve çocuğa sorar:
"Ne yapıyorsun ufaklık?"
Çocuk da:
"Yahudi yapıyorum."
Yahudi’nin hoşuna gider ve sorar:
"Anlat bakalım nasıl yapıyorsun "
Çocuk cevap verir:
"Çamur alıyorum, su ve bok katıyorum Yahudi oluyor."
Bunu duyan Yahudi çocuğu bir güzel döver.
Ertesi gün polis yine çocuğa rastlar ve bakar çocuk yine bir şeyler yapıyor:
"Ne yapıyorsun sen burada?" diye sert bir şekilde sorar:
Çocukta:
"Yahudi yapıyorum. "
Yahudi yine sorar:
"Anlat bakalım nasıl yapıyorsun?
"Çocuk aynı cevabı verir:
"Çamur alıyorum, su ve bok katıyorum Yahudi oluyor"
Ve yine güzel bir dayak yer...
Ertesi gün yine her şey aynı Yahudi bir hışımla gelir ve:
"Sen akıllanmayacak mısın, yine mi Yahudi yapıyorsun?"der.
Çocuk bu sefer:
"Hayır " Müslüman yapıyorum."
Yahudi’nin ilgisini Çeker:
"Anlat bakalım Müslüman’ı nasıl yapıyorsun?"
Çocuk başlar:
"Çamur ve suyu karıştırıyorum Müslüman oluyor."
Yahudi merakla:
"Ee buna niye bok katmıyorsun?"
Çocuk cevap verir:
"Bok katınca Yahudi oluyor"...