Tarihsel süreçte dünya nüfusundaki değişimlere baktığımızda bazı salgın hastalıklar dönemi hariç dünya nüfusunun sürekli arttığını görmekteyiz. İlk insanların yeryüzüne dağıldığı yaklaşık 2 milyon yıl öncesinden sanayi devrimine kadar geçen sürede 1 milyara ancak ulaşan dünya nüfusu sanayi devriminden günümüze kadar geçen kısa sürede 8 milyara yaklaşmıştır. Salgın hastalıkların geçmişten günümüze dünya nüfusuna büyük etkileri olmuştur. Bu salgınlardan en büyüğü kara ölüm olarak bilinen veba salgınıdır. Bu salgının yüz milyondan fazla insanın ölümüne neden olduğu tahmin edilmektedir. Çin ve Orta Asya da başlayan veba salgını Moğol ordusunun veba salgınından ölen insanların cesetlerini Avrupa şehirlerinin içlerine mancınıkla atmasıyla veba salgını tüm Avrupa’ya, ülkeler arası deniz yolculukları ile de tüm Dünya’ya yayılmıştır. Bu salgın; ekonomik, sosyal, kültürel olarak tüm dünyanın kaderini değiştirmiştir. Salgından önce 450 milyon olduğu tahmin edilen dünya nüfusu 300 milyonlara inmiştir. Bu durumda dünyada yaşayan 4-5 kişiden 1 kişinin bu salgından öldüğü düşünüldüğünde veba salgınına neden kara ölüm denildiğini anlayabiliriz. Veba salgınından günümüze gelene kadar dünya İspanyol gribi, sars, domuz gribi gibi birçok salgının etkisinde kalmıştır. En son salgın ise Dünya’ya yine Çin’den yayılan ve yaklaşık 1 yıldır tüm dünyada etkili olan korona virüs salgını olmuştur. Tıptaki ilerlemeler hastalıklara çarelerin bulunması, insanların yaşam kalitelerinin artması gibi nedenlerle salgınlardan eskiden olduğu kadar fazla can kaybı olmasa da virüs hepimizin hayatında köklü değişikliklere neden oldu ve olacak. Bunun etkilerini Türkiye istatistik kurumunun açıkladığı nüfus istatistikleri ile açıklamaya çalışacağım.
Bu verilere göre Türkiye’de ikamet eden nüfus,2020 yılında bir önceki yıla göre 459 bin 365 artarak 83 milyon 614 bin 312 ye yükselmiştir.
Grafikten de anlaşılacağı üzere Türkiye nüfusunun bir önceki yıla göre artmasına rağmen nüfus artış hızı bir önceki yıla göre anormal bir şekilde yüzde yüzün üzerinde bir oranla düşerek % 0.5 olmuştur. Bir yıldır içerisinde bulunduğumuz olağanüstü pandemi koşulları eğitim sektöründen tutun sanayi ve turizm sektörüne kadar birçok sektörü etkilediği gibi nüfusumuz üzerinde de gelecek yıllarda daha yoğun şekilde göreceğimiz etkiyi daha ilk yılda göstermiştir. Nüfus artış hızının bu şekilde azalmasında pandemi sürecinde evliliklerin azalması, boşanmaların artması, ekonomik sebeplerle ve virüse virüse yakalanma korkusundan hastanelere gitmek istemeyen insanların çocuk sahibi olmama isteğinin etkili olduğunu düşünmekteyim. Nüfus dinamik bir süreçtir nüfus artış hızının yüksek olmasının işsizliği artırması, kişi başına düşen milli geliri azaltması, kaynakların hızlı tükenmesine neden olması gibi olumsuz sonuçları olduğu gibi düşük nüfus artış hızının da olumsuz sonuçları vardır. Türkiye’ de nüfus artış hızının ilerleyen yıllarda da bu şekilde düşmesi ülkemiz de genç nüfus oranının giderek azalmasına, buna mukabil iş gücü sıkıntısının yaşanmasına neden olacaktır. Nüfus artış hızındaki bu olağanüstü düşüşün ekonomik ve sosyolojik etkileri iyi analiz edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Sonuç olarak korona virüs belki dünyada ve Türkiye’de nüfusu azaltmadı ama nüfus artış hızının büyük oranda azalmasına neden oldu. Bunun doğuracağı sonuçları görmek için biraz daha beklememiz gerekecek ama şunu biliyoruz ki salgın hastalıkların ortaya çıkmasında yayılmasında insanın doğaya olan müdahalesi etkili olmuştur. Ormanları tahrip ederek oradaki canlıların yaşam alanlarını daraltarak havayı, toprağı, suyu, kirleterek aslında virüslerin ortaya çıkmasına neden olan, sosyal mesafeye uymayarak virüsün toplumda daha hızlı yayılmasına binlerce canımızın kaybedilmesine neden olan doğrudan ve ya dolaylı olarak biziz aslında..