Virüsün ilk görüldüğü 2020 yılı mart ayından bu yana neredeyse 2 yıl geçti. Bu olağanüstü süreçte hiç yaşamadığımız şeylere şahit olduk. Yakınlarımızı virüs nedeniyle kaybettik aylarca evlere kapandık, işimizden olduk, psikolojimiz bozuldu. Türkiye ekonomisi pandemi sürecine rağmen büyüse de son birkaç aydır ekonomide anormal şeyler oluyor. Dolar ve Euro önü alınamaz şekilde yükseliyor. Cumhurbaşkanımızın yaptığı son açıklama sonrası 18 TL’yi geçen dolar kuru 11 TL’ye kadar düştü. Fakat dolar tekrar yükselmeye başladı. Döviz kurlarının yükselmesi iğneden ipliğe her şeyin yükselmesi anlamına geliyor ki öylede oldu. Ekmekten Ayçiçek yağına, A4 Kâğıdından tuvalet kâğıdına birçok alanda bu zamları iliklerimize kadar hissettik. Gün geçmiyor ki benzine motorine LPG’ye yeni bir zam gelmesin. 2021 yılının son 1-2 ayını büyük bir ekonomik krizle geçirdik açıkçası. Nereye kadar devam edecek bu bilmiyoruz ama bilinen bir şey var ki halk iyice fakirleşti alım gücü iyice düştü. Yeni bir ekonomik modelden bahsediliyor ihracata dayalı düşük faizli ekonomi. Bu modelin Türkiye’yi müreffeh yarınlara taşıyacağı sabredilmesi gerektiği söyleniyor. Sabredeceğiz ama milletin sabredecek gücü kalmadı.2022 yılına elektriğe %100 den fazla doğal gaza %25 zam yapıldı. Devletlerin ayakta durabilmesi için tabi ki vergi alması lazım. Her Türk vatandaşının da vergisini vermesi lazım. Ama esnafların vergi verecek asgari ücretle çalışanların geçinecek hali kalmadı. Asgari ücrete cumhuriyet tarihinin en büyük zammı yapıldı. Fakat alım gücü o kadar azaldı ki bu zamların neredeyse yarısı 1 ayda eridi gitti. Maaş ele geçmeden yaşam maliyetinin 676 lira altında kaldı. 2021’in Ocak ayından Aralık ayına kadar geçen 12 ayda kıymadan nohuta, sütten şekere, çaydan yumurtaya kadar birçok ürüne neredeyse her ay zam yapıldı. Benzin ve mozata gelen zamların hızına da yetişilemedi. Her zam öncesi benzin istasyonları önünde oluşan araç kuyrukları neredeyse sıradan bir durum haline dönüştü. Kaldı ki yapılan zammı personeline ödeyemeyecek durumda olan işletmeler işçi çıkarmaya başladı. En acısı da asgari ücrete yapılan zamla birçok çalışanın maaşı asgari ücretin altında kaldı. Bazı kurumlar hukuksuz olarak sözleşmeyi öne sürerek personelinin maaşını asgari ücrete çıkarmadı. Önceden 3000 TL maaş alan bir personele asgari ücretin artması ile hesabına 4253 TL. yatıracak ve 1250 TL’sini personelden alacak kurumlar çıkacaktır ve bunların sayısı hiç te az değil.
Sorun Katar’dan Birleşik Arap Emirlikleri’nden para alınarak çözülecek gibi durmuyor. Uluslararası arenada rekabet edecek katma değeri yüksek ürünleri üretmeden sadece dışardan gelen sıcak paraya bağlı bir ekonomik büyüme bir balona benzer ve eninde sonunda bu balon patlar. Yapılan uygulamalar yaraya pansuman yaparak kanın akışını kısa süreliğine durdurmaya benziyor. Apple, Amazon, TESLA gibi şirketlerin piyasa değerleri 1 trilyon doların üzerine çıkmış durumda ne zaman bu şirketlerle rekabet edecek üretim modeline geçeriz o zaman hedeflenen dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireriz. Ülkelerin ekonomik olarak kalkınması için doğal kaynaklar bakımından zengin olması tek başına kriter değildir. Örneğin Japonya dünyanın en büyük üçüncü ekonomisidir fakat Japonya’da demir, krom, petrol gibi stratejik doğal kaynaklar yok denecek kadar azdır. Peki nasıl oldu da Japonya bu seviyeye ulaştı? Bu ülke sanayisi için gerekli olan doğal kaynakları başka ülkelerden alıyor Honda, Sony, Toyota gibi dünya markalarına dönüştürebiliyor. Diğer taraftan doğal kaynak bakımından zengin olmak ta tek başına kalkınmada kriter değildir. Nijerya dünyanın en önemli petrol yataklarına sahip olsa da teknolojisi yeteri kadar gelişmediği için petrolü ürüne dönüştürecek kapasiteleri olmadığı için ekonomide dışa bağımlı bir görüntü çizmektedir.
Ülkemiz petrol doğal gaz gibi madenlerde dışa bağımlı olsa bu durum ekonomik kalkınmanın önünde bir engel teşkil etmemeli. Üretim ekonomisine hızla geçilmeli askeri teknolojide İHA ve SİHA’ da yakaladığımız başarıyı diğer alanlarda neden yaşamayalım. Bizim neden Wolkswogen ile yarışacak otomobilimiz olmasın neden Apple ile yarışacak teknoloji şirketlerimiz olmasın. İnanacağız, çalışacağız ve başaracağız buna mecburuz. Tüm dünyanın odak noktasında olan Orta doğu denilen yerle komşuyuz. Avrupa ile Asya arasında köprü vazifesindeyiz. Bu bölgede bölgesel güç olmaktan kurtulup küresel bir güç olmak için eğitimden sağlığa, sanayiden tarıma, turizmden askeri alanlara her sektörde dünyada söz sahibi olacak projeler yapmaktan geçer. Müreffeh dünyada söz sahibi küresel bir güç haline gelecek Türkiye için yabancı şirketlerin gelip yatırım yapmasına bel bağlamayıp kendi milli yerli ekonomimizi oluşturmalı ne olursa olsun dış piyasa ile rekabet edecek katma değeri yüksek ürünleri ÜRETMELİ, ÜRETMELİ, ÜRETMELİYİZ…