DİLİN KEMİĞİ
Dünyanın saygı duyduğu, örnek aldığı, ilkelerini benimsetip ders kitaplarında okuttuğu büyük önderimize, son zamanlarda yapılan saldırılarda bizlerin emanetçilerinin de suçu olduğu bir kez daha gözlerimizin önüne serildi.Çünkü onu; yeterince anlayamadık,anlatamadık.Sevemedik,sevdiremedik.Sahip çıkmadık,koruyamadık.Bıraktığı mirası da yeterince sahiplenemedik.
Gelinen bugünkü koşullarda da Atamızdan özür diliyor ve gerçek anlamda sahiplenmemiz gerektiğiniz insanımıza anlatmayı borç biliyoruz.
Ulu Önderimiz nasıl bir lider olduğuna dair yaşamından sadece küçük bir kaç kesit…
Atatürk`ün Yargıç Kararına Saygısı
Ölümünden iki yıl önce Atatürk'e suikast için kurulan bir tuzak meydana çıkarılmıştı. Hem de bu düzeni kurmakla suçlanan kimse "Milli Mücadele"den beri Ata'nın yolunda çalışmış, sevgi ve güvenini kazanmış, birçok iyiliklerini de görmüş biri idi.
Haber yurtta şaşkınlık ve tiksinme oluşturdu. Herkes bunu konuşuyor, "nasıl olur" diyor, bir türlü herhangi bir nedene bağlanamıyordu.
Sanık yakalandı, adalete teslim edildi. Fakat Atatürk, olaydan haberi yokmuş gibi, bu konuda ne düşündüğünü açıklamak için ağzını açmadı, adalet son sözünü söyleyinceye dek sustu. Atatürk'ün bu suskunluğu çeşitli yorumlara uğramıştı; kimi "bu üzüntülü olayı anmak istemiyor" dedi, kimi de "bunun doğru olduğuna inanmıyor" diye düşündü.
Sanığa yükletilen suç yargı yerinde ispat edilemediği için adam aklandı.
İşte, yargıç kararını bu yolda verdikten sonradır ki, Atatürk bu konuda ağzını ilk ve son kez olarak açtı ve yalnız şunu dedi:
"Suça yeltenilmiştir, ancak yargıç buna kanacak ölçüde kanıt bulmuş değildir.
İnsan Sevgisi
Devlet Bürokrasisi Cumhuriyet'in ilanından sonra idi. Karadeniz'de bir gezintiye çıkmıştı. Kendisine eşlik edenler arasında bulunuyordum. Rize'ye geldik. Yolların düzgünlüğü ilgisini çekmişti. Vali'ye :
"Yollarınızı nasıl bu hale getirebildiniz?" diye sordu.
Vali de anlattı; yakın köylüleri jandarmalarla toplattırmış ve yol onarımında çalıştırmış.
Ata'nın kaşları çatıldı. Oldukça sert bir dille :
"Vali Bey" dedi. " 'Corvee' nedir bilir misin? Öyle ise ben söyleyeyim: Angarya demektir. Ve şu anda bilmeniz lazım ki, kanunsuz hiçbir vatandaşı işten alıkoyamaz, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyet'te angarya diye bir şey yoktur."
Bu Millet O Kadar Zengin Değil
Bir tarihte Atatürk Ege vapuru ile Mersin'e gitmiş. Dönüşte vapur Fethiye'de durmuş. Kasabada halk şenlik yaparken, gemilerden de havai fişekler atılıyormuş. Kendisine refakat eden Zafer Torpidosu'nda bulunan Atatürk, donanmanın şenliklerini seyrederken, zafer torpidosu komutanına kumandanlardan biri, bir torpil atmasını söylemiş. Torpido kumandanı:
"Hayhay efendim, yalnız bir torpilin kıymeti elli bin liradır" demiş.
Bunun üzerine Atatürk:
"Vazgeçin torpil atmaktan, bu millet o kadar zengin değildir."
Ve torpido kumandanına dönerek:
"Sizi tebrik ederim" diye iltifatta bulunmuş.
**
Atatürk ne kadar bir asker, komutan, yönetici olsa da; duyguları, sevinçleri, sinir ve neşesi bizden biriydi. Ulusuyla bütünleşme yöneliminin en tipik göstergelerinden biri de şu kısa öyküde belirlenir:
Cumhuriyetin on ikinci yıl dönümü için bir sıra dövizler hazırlanmıştır.
Bunlar içinde şöyleleri vardır:
''Atatürk bizim en büyüğümüzdür.'', '' Atatürk bu milletin en yücesidir.'' ''Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı.''
Atatürk listeyi dikkatle gözden geçirir. Bunlar ve bunlara benzeyenleri çizerek, hepsinin yerine kendini en iyi ifade eden şu satırları yazar:
''Atatürk bizden biridir.''
**
Yanlışlarımı Halk Düzeltsin
Atatürk bir gün Türkiye'ye ziyarete gelen yabancı bir zatla Ankara Palas'ta halkın önünde ve arasında konuşurken şöyle demişti:
"Ben düşüncelerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. Yanlışım varsa, halk beni tekzip etsin."
SENİ ÇOK ÖZLEDİK ATAM…