USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

4 YANIMIZDA UÇURUMLAR!

06-11-2023

             Hz. Âdem ve Havva’nın çocukları Habil ve Kabil’in hikayesini herkes bilir diye düşünüyorum. O zaman iki insan arasında yaşanan çatışma insanlar ülkeler ve topluluklar arasında günümüzde de devam etmektedir. Bu çatışmaların çeşitli nedenleri vardır, İlk çağlarda yeni topraklar fethetme, dünyayı idare etme içgüdüsü, dinsel dogmalar çatışmaların ana sebeplerini oluşturuyordu. Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıkan sömürgecilik faaliyetleri, Avrupa ve ABD’de zenginlik ve ekonomik gelişmeye neden olurken sömürülen ülkelerde yoksulluğu ve ekonomik eşitsizliği artırmış ve çatışma için büyük bir gerginlik potansiyeli oluşturmuştur. Günümüzde her ne kadar şartlar değişse de bu ülkeler geçmişteki sömürgecilik faaliyetlerinin izlerini hâlâ taşımaktadır. Günümüz çatışmalarının önemli nedenlerinden biri doğal kaynakların artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmasıdır. Petrol, kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtları ve stratejik yer altı kaynaklarını ele geçirme, üretimi ve pazarlamasını kontrol etme çabaları ülkeler arasında sıcak çatışmaların çıkmasına neden olmaktadır. Sınır anlaşmazlıkları, su sorunu, küresel iklim değişimi ve kuraklık gibi faktörler günümüz çatışmalarına neden olan diğer etkenlerdir. En son İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırımı tüm dünya dehşetle izlese de İslam dünyasından gelen tepkiler çok cılız kalmakta. Amerika’nın savaş gemileri bu bölgede Rusya, Çin gibi bu coğrafyaya binlerce km uzakta yer alan ülkelerin Ortadoğu’da ne işi var? Bu günkü yazımda bölgede yaşanan sorunlardan bahsedeceğim.

              Irak ve Suriye’de yaşananlar: Bu bölge geçmişte Mezopotamya denilen dünyanın en önemli tarım alanları arasında birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir bölge. Günümüzde ise burada yaşanana çatışmaların sebebi petrol kaynaklarını yönetme isteği diye düşünüyorum. Irak dünyanın önemli petrol rezervlerine sahip ülkelerinin başında gelmektedir. Bu sebepten geçmişten günümüze en büyük çatışma bölgelerinden biri olmuştur. İran-Irak Savaşı, 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ve sonrasında Irak’a karşı gerçekleştirilen Körfez harekâtı 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi bölgede günümüze kadar devam eden çatışmaları beraberinde getirmiştir. Günümüzde Irak resmen olmasa da fiilen parçalanmış durumda. Bu durum ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir. Irak’ın kuzeyinde oluşan özerk bölge ülkemiz için en büyük güvenlik sorunlarından birisidir. Ayrıca terör unsurlarının Irak’tan topraklarımıza geçmesi askerlerimizi şehit etmesi o bölgede ki terör varlıklarının kökünün kazınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

            Yaklaşık 1 aydır İsrail’in Filistin’de yaptıkları ortada 10 bine yakın masum insan çocuk, kadın yaşlı, sivil insanlar İsrail tarafından yapılan hava saldırıları soruncunda hayatını kaybetti. Binlerce bina yıkıldı, hastaneler, mülteci kampları okullar bombalandı. Bu bölgede İsrail’in kuruluşundan bugüne kadar hiç istikrar olmadı. İsrail’in kendilerine vadedilmiş topraklar olarak gördüğü bu bölgede Filistin topraklarını işgal ederek büyüdü ve günümüzdeki sınırlarına geldi. Bir sonraki hedefin önce İran sonra Türkiye olduğunu anlamamak için hafif tabirle cahil olmak gerekir. Suriye Krizi 2011 yılında çatışmaların başladığı Suriye’deki karışıklık günümüze kadar artarak devam etmiştir. Çatışmalarda 500 bin den fazla Suriyeli hayatını kaybetmiş, 6 milyon civarında kişi ülke içinde yerlerinden edilmiş,5 milyona yakın Suriyeli  büyük kısmı Türkiye olmak üzere komşu ve diğer ülkelere sığınmıştır. Bu kriz de ülkemizi siyasi, ekonomik, toplumsal açıdan çok ilgilendirmektedir. Suriye savaşında oluşan otorite boşluğunda kuzey Suriye terör koridoru haline gelmiştir. Kahraman Türk askeri Afrin ve Fırat kalkanı hareketleri ile bölgede oluşturulmaya çalışan bu koridoru dağıtmıştır. Ege sorunundan daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Burada kısaca değinecek olursak Yunanistan ile: Ege adalarının Yunanlar tarafından Lozan’a aykırı olarak silahlandırılması, Kıbrıs’ta Türk kesimini hiçe sayarak tek taraflı dayatmalar, Yunanistan’ın Ege’de kıta sahanlığını 12 mile çıkarmak istemesi gibi bir düzine sorunumuz var. 

       Sahada güçlü olanın masada da güçlü olduğu günümüzde Türkiye askeri alanda yapılan yerli ve milli silahlarla sahada da masada da bölgesel bir güç durumuna gelmiştir. En son geçtiğimiz yıl deneme atışı yapılan 561 km menzilli tayfun füzesi, Cumhuriyetimizin 100. Yılında bayraktar TB3’ün deneme uçuşlarını başarı ile tamamlaması, TCG Anadolu helikopter gemisinin yapımı, Kızılelma insansız savaş uçaklarını seri üretime başlayacak olması dosta güven düşmana korku saldı. Artık Amerika ve Avrupa ülkelerinin Türkiye olmadan bölgede rahatça manevra yaptığı zamanlar sona erdi. Türkiye köklü tarihi ve 2 bin yıllık devlet geleneği ile hem bölgede hem dünyada caydırıcı saygın bir güç olma yönünde ilerliyor. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?