Etinin iyi pişmesini istiyorsan, aç kalıp rezil olmak istemiyorsan, kömür kadar maşanı da iyi seçeceksin. Maşa deyip geçmeyesin. Bunun demiri var,kromu var,tenekesi var. Bir de madeni belli olmayanları var.
Çok çoook önemli! Birisinden, sıradan bir randevu talebini dahi, kaleme aldıranların,bizi boş yere meşgul edenlerin dönemlerini de gördük ya; hadi hayırlısı.
Görüşme talebi ettiğiniz bir zatı muhtereme ulaşmak için, prosedür olarak öncesinde randevu alacaksınız. Doğrusu da budur. Ama bu artık öyle sandığınız kadar kolay olamıyor.Zaman değişmiş de, haberimiz yok.
Eğer sıradan vatandaş gibi santralden arayacaksanız vay halinize. Uzun uzun telefon çaldırmalarından sonra karşınıza önce, buz gibi sesiyle bir sekreter çıkıyor. İsminizi, talebinizi birkaç kere tekrardan sonra ancak anlayarak ve de bekleterek sizi bir başka numaraya yönlendiriyor.
Yine uzun bir bekleyişten sonra özel kalem bölümü bağlanıyor. Hemen görüşebildiğiniz kişi de kendileri değiller, sakın gaflete düşmeyin. Onunda adamı ayrı. Yani adamın adamı var. O yüzden de ulaşmanız öyle kolay olmuyor. Paşa gönülleri istemişse ki ne mutludur size, lütfen babında sizinle konuşup, talebinizi ilgisizce dinleyerek, hatta sizi boşuna konuşturarak,en sonunda da topu basın danışmanına atıyor ki eyvah ki ne eyvah. Onların havası da Mısır sultanın da yok. Sanırsınız ki… neyse!!!
“Odaları,bit kadar, yan yana.Havalarını sorma, bildiğin on numara..”
Telefonda yine uzuuun beklemeye alındığınız da, biran acaba ABD başkanıyla mı görüşme talebi istiyorum? diye kendinizle çelişkiye dahi düşebiliyorsunuz. Değerli basın danışmanı da eğer yurt dışı gezilerinde! ya da çok önemli bir yemek davetinde değillerse size lütfen tarzında dönüyor ki ne dönme. Geldiği ilk günden yerel basınla patronun arasına beton duvar örmüş, sadece ajanslarla çalışmayı yeğleyen basın danışmanı, sesine yüklemeye çalıştığı basit ama bir o kadar da kibirli ses tonuyla randevunuzu lütfederek alır ya da alır gibi yaparak sizi bekletmeye başlar..
” Adınız, soyadınız,telefon numaranız. Biz sizi ararız, biz sizi ararız…”
Eğer şanslıysanız ve sizde basın danışmanının direkt hattı varsa üç,beş hangi hat olduğu da belli değil; görüşebilseniz dahi istediğiniz zorlu mücadelede başarı sağlayamazsınız.
Asıl muhatap yani randevu talep istenilen kişi ise konudan büyük oranda habersizdir.Basınla ilişkisini en üst düzeyde yöneltmesi gereken kişi, ikili randevuları önemsemeyip, ajanslarla çalışıp toplu atılan haberlerle işi götürdüğünden, baltanın büyüğünü ayağına vurur ama haberi olmaz.
Randevu vermemekte ne demek?
Daha da çirkini, randevu talebini aldım diyerek hem patronu zor duruma düşürüp, hem de görüşmek isteyeni kızdırmak ne demek?
Haddini bilmeyerek kralcılık oynamak ne demek?
En kötüsü de yerel basını “YOK” saymak ne demek?
Halbuki önümüzde yaklaşan önemli bir seçim var. Hal böyleyken bunu yapan bir danışmanın hataları yüzünden önü ciddi anlamda kesilmiş, kaybedilmiş reklamlar var. Yapılacak hataları pusuda bekleyen tökezlemeyi, hata yapmayı gözleyen rakipler var. Her hatanızı genel merkeze şutlayan ispiyoncular, yüzden gülüp arkadan kuyu kazanlar, birilerinin adamı olarak aralara serpiştirilmiş olanlar… var da var.
Basın danışmanı kurumlar içinde, kişiler içinde gerçekten de şans işidir. İyi seçim yapılmadığında sizi vezirde edebilir, rezilde. Allah muhafaza..
Sözün özü; “ İthal gitti, yerli geldi. Oda bir arpa yol gidemedi.”
AMAN DİKKAT
TEBESSÜM
Aslan, Eşek ve Tilki birlikte avlanmaya çıkmışlardı. Her ne avlarlarsa, aralarında pay edeceklerdi. Anlaşmanın şartlarına da hepsi uyacaklardı. Kocaman besili bir geyik ele geçirdiler, aslan pay etme işini eşeğe verdi. Eşek düşündü, taşındı, anırdı ve bin bir güçlükle geyiği üç eşit parçaya ayırdı. Aslan eşeğin kendisine layık gördüğü parçaya o kadar sinirlendi ki, zavallı eşeğin üzerine atıldı ve onu parça parça etti.Sonra pay etme işini tilkiye verdi. Tilki eşeğin başına gelenlerden o kadar korktu ki, en ufak parçayı kendisine ayırarak, gerisini aslana bıraktı. Aslan tilkinin bu hareketi karşısın da çok memnun oldu. Yanına yaklaşıp, başını sıvazladı. “Bu terbiye ve nezaketi nereden öğrendin akıllı tilki ?” Tilki,”size hakikati söyleyeceğim , efendim” diye cevap verdi.
“ Bu terbiyeyi, şurada yatan cansız eşekten aldım.
GÜNÜN SÖZÜ
Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar..
Tolstoy
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?