Aslında yazının bu başlığında geçen tecavüz kelimesinin yazıyla hiç alakası yok. Çünkü bu yazıda toplumda bilim mi, sanat mı daha önemli onu işleyeceğiz. Yazıyı hazırlayıp gazeteye vereceğim sırada gözüme bir haber ilişti:
“Sanatçı (!) Nihat Doğan iki tane kız çocuğunu alıkoymaktan gözaltına alındı”
Evet, yanlış duymadınız. Psikoloji okuyan ve kendini bilime adayan genç kızımız vahşice öldürüldüğünde “Mini etekliydi, o zaman sonucuna katlanacak” gibisinden bir açıklama yapan Nihat Doğan.
Şimdi bu kısa bilgiden sonra yazımıza dönelim.
Konuyu incelemeye başlamadan önce bilim ve sanatın sözlük anlamlarına değinmekte yarar var. Bilim: Yöntemle elde edilen ve uygulamayla doğrulanan, her zaman ve her yerde geçerlik ve kesinlik nitelikleri taşıyan yöntemli ve dizgesel bilgi. (Bilmek sözcüğünden türemiştir.)
Sanat: Bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü. Bu yöntemlerle ortaya konulan üstün yaratıcılık.
Bilim, insanlığın gelişmesi ve rahatlığı için gereklidir. Günümüzde bilim son hızla ilerlemekte ve insan yaşamının olmazsa olmazlarındadır. Toplumsal ve bireysel sorunlara akılcı ve mantıksal çözümler getirebilmenin yolu bilimden geçer.
İnsanlardaki bilimsel düşünce eksikliği, sorunların çözümsüz kalmasına ve giderek artmasına neden olabilir. Çünkü bilimin en başta gelen amacı insan yaşamını kolaylaştırmak, dünyayı insanca yaşanabilir duruma getirmektir.
Bertrand Russell: "Ulaşılacak her bilgiye bilimsel yöntemlerle ulaşmak gerekir. Bilimce bulgulanamayacak şeyleri insanlar bilemez." sözüyle bilimin önemini çok güzel vurgulamıştır.
Sanat, insanın yaratma gücünü kullandığı, insanlarda çeşitli duygular uyandıran ve aynı zamanda toplumların bilinçlenmesini sağlayan bir kaynaktır. Sanatın oluşmasında gelenek ve görenekler, örf ve adetler, dini inanışlar, kültürel ve tarihi doku önemli bir rol oynar. Bu nedenlerle insanlığın gelişmesinde sanatın önemi büyüktür.
Sanat, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biridir. Tolstoy, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya sözcüklerle belirlenen biçimlerle ifade etme gereksiniminden sanat ortaya çıkmıştı" der.
İnsan, nasıl duymaya, düşünmeye başladığı andan itibaren sözcüğün gerçek anlamıyla yaşama girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle canlı ve cansız simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, gerçekten tarih sahnesine çıkmış olur.
Toplumların gelişmesinde bilim de sanat da etkilidir. Bu ikisi olmadan bir toplumdan gelişme beklenemez.
Atatürk: "Bizim akıl, mantık, zeka ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidirler."
Atatürk: "Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir."
Goethe: "Bilim ve sanat bütün dünyanın malıdır, milletlerin sınırlarını tanımaz.”
İbn-i Sina: "Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder."
Bilim ve sanatın toplumların gelişmesinde önemini vurgulayan bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bilimin insanlara mutluluk getirip getirmediği de ayrı bir konu olduğundan bugün buna değinmeyeceğiz.
Bilimden ve sanattan bihaber olup, sanatçı ve aydınım diye geçinen tecavüzcülerden uzak bir halde, sanattan ve bilimden ayrılmamamız dileğimle...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?