Aslında değerli okurlarıma dikkatleri çekecek bir büyüğümüzün ilginç bir hayat hikayesini hazırlamıştım.Ama zaman, cesur kalem olmanın zamanı değil. Orta yolu takip edip, çoluk çocuğu da düşünmek lazım diyerek keskin bir manevra ile arşivimde bulunan ilginç genel kültür paylaşayım dedim.
Uzun zamandır gastronominin de etkisiyle içimiz dışımız yemek,etkinlik,konser oldu.Trafik,Suriyeliler,sola dönüş,yüksek kiralar,kadın cinayetleri… yazmaktan dan da bunaldık.Zaten bunları ne kadar yazarsanız yazın aynı tas,aynı terane.
Bu yüzden biraz da başka konulardan bahsederek rahatlamak lazım.Hani eskiden hatırlarsanız televizyonda yayın kesildiğinde çaktırmadan etkileyici bir manzara çıkardı ya; benimkisi de işte öyle bir şey..
Ama yine de “dilin kemiği” yok,kalemin engellenemez özgürlüğü devam ediyor…
Yanlış bildiğimiz doğrular:
Şampanyayı köpürten şey nedir?
Şampanyayı karbondioksit değil, pislik köpürtür Tamamen pürüzsüz ve temiz bir kadehte karbondioksit molekülleri görünmez bir şekilde buharlaşır, bu yüzden uzun zamandır kabarcıkların oluşmasına neden olan şeyin bardaktaki küçük kusurlar olduğu varsayılırdı. Fakat, yeni fotoğraf teknikleri bardaktaki iz ve pürüzlerin bu kabarcıkların sürekli asılı kalmalarına yetecek boyutta olmadığını gösterdi: Bardakta kabarcıkların oluşmasına neden olan şey, bardağın içindeki mikroskobik toz ve tüy parçacıklarıdır.
Kafasını kuma gömen şey nedir?
Devekuşu yanlış cevap.. Asla bir devekuşunun kafasını kuma gömdüğü görülmemiştir. Bunu yapsaydı boğulurdu. Bir tehlikeyle karşılaştığında her aklı başında hayvan gibi devekuşu da var gücüyle kaçar.
Evren ne renktir?
Resmi olarak bej rengindedir. 2002 yılında, Johns Hopkins Üniversitesi’nden Amerikalı bilimciler, Avustralya Kırmızıya Kayan Galaksileri İnceleme Kurumu’nun topladığı 200,000 galaksi ışığını inceledikten sonra evrenin soluk yeşil renkte olduğu sonucuna vardılar. Ancak birkaç hafta, hesaplamalarında bir hata yaptıklarını ve evrenin aslında daha çok köstebek derisi renginin kasvetli bir tonu olduğunu itiraf etmek durumunda kaldılar.
Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler”
diyen kimdir?
“1789 yılıydı ve Fransız Devrimi tüm hızıyla cereyan etmekteydi. Paris’teki yoksullar ayaklandılar çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. Bu sırada Kraliçe Marie Antoinette “ekmek bulamayanlar pasta yesin” şeklindeki ahmakça öneriyi ortaya attı.” Çoğu kişinin doğru bildiği yanlışlardan birisi daha… İlk sorun şu ki, bahsedilen şey pasta değil brioche adlı verilen ve ekmeğe çok benzeyen bir çörekti. Bu durumda bu sözler iyi niyetli bir girişim olabilir: “Eğer ekmek istiyorlarsa onlara iyi cinsinden verin.”Kaldı ki bu sözleri söyleyen Marie Antoinette değildi. Bu ifade en aşağı 1760’tan beri aristokratik çürümenin tasviri olarak yazılı bir biçimde kullanılıyordu. Jean-Jacques Rousseau bu ifadeyi daha 1740’ta duyduğunu ileri sürüyordu.
Tutankamon’un laneti neydi?
Öyle bir şey yoktu. Bunu gazeteler uydurmuştur.1922’de Howard Carter tarafından keşfedildiğinde, Tutankamon’un mezarına giren herkesin korkuya kapılmasına neden olan “firavunun laneti” hikayesi, Daily Express’in Kahire muhabirinin işiydi. Bu hikaye daha sonra Daily Mail ve New York Times tarafından tekrarlandı.
Develer hörgüçlerinde ne depolar?
Develer hörgüçlerinde su değil, yağ depolar; bu yağ da enerji stoku olarak kullanılır. Suyun depolandığı yer vücutlarıdır, özellikle de kan dolaşım sistemleri; bu da onları su kaybından etkin bir biçimde korur.
GÜNÜN SÖZÜ
Özgürlük için hepimiz hukukun kölesiyiz."
Cicero
TEBESSÜM
Bir gün bir Türk bir Amerikan ve bir Marokkan uçakta yolculuk ediyormuş. Türk hava atmak için elini camdan çıkarmış ve demiş ki;
- Biz Türkiye’deyiz.
Türk’e sormuşlar,
- Nasıl bildin? Türk demiş ki;
- Kanuni Sultan Caminin minaresine dokundum. Sonra da Amerikan elini camdan dışarı çıkarmış ve;
- Şimdi de biz Amerika’dayız demiş.
- Nasıl bildin demişler?
- Özgürlük anıtının başına dokundum demiş. Sıra Marokkana gelmiş o da elini çıkarmış ve demiş ki;
- Biz marokkodayız. Nasıl bildin demişler? O da yanıtlamış
- Saatim çalındı.
Marokko Fas olsa gerek..
**
PARA ÜZERİNE..
BORSA NASIL ÇALIŞIR?
Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10$dan maymun alacağını söylemiş.
Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlamışlar.
Adam,binlerce maymunu 10$ dan satın alınca ortalıkta maymunlar azalmış,yakalaması zorlaşmış.
Köylüler tam maymun yakalamak tan vazgeçecekken adam tanesine 20$ vereceğini söylemiş.
Tekrar heveslenen köylüler tekrar maymunları yakalamaya başlamışlar.
Bir süre sonra da fiyatı 25$a çıkarmış.Ancak bırak yakalamayı ,maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış.
Bunun üzerine adam fiyatı 50$ a çıkardığını,ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini,yardı mcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş.
O yokken yardımcısı köylülere demiş ki; Şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35$ dan satayım,siz de adam gelince ona 50$ dan satarsınız.
Köylüler bütün birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın almışlar.
Sonra ne adamı ne de yardımcısını bir daha gören olmamış,.
Şimdi borsanın nasıl çalıştığı hakkında biraz bilgi sahibi olmuşsunuzdur
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?