Geçtiğimiz haftalarda bireysel emeklilikte yeni bir gelişme yaşandı. Bundan böyle yabancı para cinsinden yapılacak ödemeler için %10 devlet katkısı olacak. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının dövizle ödeme yapmasına imkan verecek doğrudan döviz cinsinden bir mevduat hesabı açabilmelerine olanak sağlayan bu gelişme ile doğrudan döviz ile açılacak mevduat hesapları, kaynakların değerlendirilmesi için bir fırsat sunuyor.
Sosyal güvenlik sisteminin yanında bir ek yatırım ve tasarruf imkanı sunan bireysel emeklilik hesapları (bes) 2000’li yılların başından bu yana ülkemizde aktif olarak var. Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) istatistiklerine göre sistemde toplam 72.789,2 milyon TL katkı payı birikmiş durumda. 1997-1999 yılları arasında sosyal sigorta (SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı) sisteminin reforme edilmesi, zorunlu ikinci ayak özel emeklilik sisteminin kurulması, gönüllü üçüncü ayak özel emeklilik sisteminin kurulması ve ulusal sosyal yardım ve hizmetler sisteminin oluşturulması için girişimlerde bulunuldu. Bireysel emeklilik sistemi, 7 Ekim 2001 tarihinde “Bireysel emeklilik Tasarruf Sistemi Kanunu” adıyla başlatılarak 2003 Ekiminde uygulamaya konuldu. Hükümet, sosyal sigorta reformunu 4447 sayılı Kanun’un yasalaşmasını sağlamak suretiyle gerçekleştirdi. Gönüllü üçüncü basamak özel emeklilik sisteminin hayata geçirilmesi için çalışmalar başlatıldı.
İktisat teorisindeki tasarruf davranışını açıklayan popüler hipotezlerden biri olan Modigliani yaşam döngüsü (life-cycle hypothesis) yaklaşımı, tasarruf yapma konusunda insan yaşamını üç evreye ayırıyor. Birinci evre gençlik, ikinci evre orta yaş ve son evre yaşlılık. Bireylerin aktif pozitif tasarruf yaptıkları dönemin orta yaş dönemi olduğunu ileri süren bu yaklaşım emekliliğin finansmanına önem verir. Bu nedenledir ki ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinde yapılacak değişikliklerin etkilerinin uzun vadede görüleceği bilinen bir gerçektir. 1970’li yılların sonlarında Martin FELDSTEIN isimli bir ekonomist, bir makalesinde sosyal güvenlik sisteminin özel tasarrufları azalttığı sonucuna ulaşmıştır. İzleyen yıllarda hanehalkı tasarruf birikimi ve kamu sosyal güvenlik sistemi arasındaki ilişki, farklı çalışmalarda incelenmiş ve benzer sonuçlara ulaşılmıştır. 1990’larda IMF ve Dünya Bankası önderliğinde sosyal güvenlik alanında yapısal reformlara önem verilmesi gerektiğinin üzerinde duruldu. Dünya Bankası tarafından “Averting the old age crisis” başlıklı bir rapor hazırlanarak emeklilik sistemlerinin çeşitlenmesi gündeme geldi. Aslında özel bireysel emeklilik hesapları ABD’de 401k planları vb planlar şeklinde geçmişten beri uygulanıyor.
Bireysel emekliliğe çeşitlilik kazandırma anlamında getirilen otomatik katılım (oks), 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. OKS bes’ten farklı olarak 45 yaşa kadar olan çalışan kesimi kapsayıp emeklilik şirketine işverenin karar verdiği planlardan oluşuyor. Oks aynı zamanda, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4a ve 4c maddeleri kapsamındaki çalışanlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20’nci maddesi kapsamında kurulmuş olan sandıkların iştirakçisi olan çalışanları) kapsamaktadır.
Bes tasarruflarınızla bugünden birikim yaparak gelecekteki emeklilik hayatınızdaki harcamalarınıza bir katkıda bulunmuş olursunuz. Bu biriken fonlar finansal piyasalarda değerlendirildiği için likidite sağlamış olurlar. Devlet %25 devlet katkısı sağlayarak tasarruf oranlarının artmasını teşvik etmiş oluyor. Ancak devletin bir yıl içinde ödeyeceği toplam katkı tutarı, asgari ücretin %25’i ile sınırlı oluyor. Yani toplamda devlet bir yılda maksimum 8.829TL bir para devlet katkısı ödüyor.
Otomatik katılım ve zorunlu bes gibi bazı kavramlar konuyu bilmeyenler için karmaşık gelebilir. Sisteme girince çıkılabiliyor mu soruları sık sorulan sorulardan olduğu için finansal okuryazarlık arttıkça talebin arttığı da söylenebilir. Finansal piyasaların derinlik kazanması ve kaynakların siyasi süreçlerden uzak ve daha etkin bir şekilde kullanılmasının sağlanması açısından önemli bir süreç. Zira yavaş yavaş normalleşme sürecinde tekrar içine girdiğimiz politik gündem, demoralize eden aynı eski gündem…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?