Aslında mutlu mesut geçinip gidiyorduk. Her şey TÜİK’in kişi başı ayda 15 kilo et tüketiyorsunuz demesiyle başladı.
Tabi TÜİK’in ne olduğunu bilmeyene 15 kilo etin mucizesini anlatamazsın. TÜİK yani Türkiye İstatistik Kurumunun kısaltılmışı.
Şimdi diyeceksiniz ki her kısaltmada sadece baş harfler yazıyor burada niye Ü harfi var?
-TİK yazsalar daha mı iyiydi?
Tik’ten istatistikler lafı kulağa hoş da gelmiyor. Hem direkt tik denince insanın aklına başka bir şey geliyor.
“Huylusu olmak” gibi.
Adama bir dokunuyorsun anında başlıyor ritmik hareketlere:
Sağ el havaya kalkmış, başının üzerinden sola doğru uzuyor. Sol el dirsekten bükülü şekilde karnının üzerinden sağa doğru uzuyor, hem sağ hem sol elin işaret parmakları sanki orada birini gösterir gibi bir aşağı bir yukarı inip inip kalkıyor. Vücudunu sanki belinden aşağısı ve yukarısı olarak ikiye bölmüşlerde üst üste değil de yan yana koymuşlar gibi belden aşağısı solda, belden yukarısı hemen sağından yukarı uzamış. Sağ ayak dizden bükülü karnına doğru çekilirken Malatya yöresine ait bir oyun oynar gibi…
Yani uzaktan bakınca şu duruşuna bile gülmekten karnın yırtılır, herifin tiki var ya efeleniyor:
-Hassssttrrr
Ya da
-Ananı.. hananı.. hananın.. hananın.. nnnnnn hamınnnnn.. nnnnnn…
Adamı görmeyip sesi duyan olsa, ‘vites yükselt lan, motoru bayacaksın’ der.
Yani ‘tik’ duruşu başka sözü başka olmak gibi bir şey.
Düşünsenenize kafa ayrı beden ayrı gidiyor, kaş ayrı göz ayrı oynuyor ama herife bakıyorsun ‘dik durun’ diyor.
Yani o açıdan bakınca Türkiye İstatistik Kurumunu kısaltıp TİK etmemeleri iyi olmuş. Ciddiyet bile kalmıyor.
-TİK AÇIKLADI
-TİK’TEN BOMBA GİBİ İSTATİSTİK
İnsan orada çalıştığını bile söyleyemez.
Ne iş yapıyorsun?
-TİK Müdürüyüm
-TİK Personeliyim
-TİK İşçisiyim
Akıllı bir kısaltma bu TUİK..
Gelelim bizim eve.
Gazeteci olduğum için evde herkesin ayda adam başı 15 kilo et tükettiği haberini ilk ben duydum.
Önce çaktırmadan eve girip gizli gizli izleyeyim dedim ama düşününce mantıksız geldi. Çünkü eğer babam 15 kilo et yese tipinden belli olur. Adam yaşlı zaten hastalıktan da hepi topu 45 kilo kalmış.
Nasrettin Hoca fıkrası gibi..
O babamsa et nerede? O gördüğüm etse babam nerede? Oğlan aynı keza.
Açıklamayı duyduğum günden beri eve girince ikisi de gözüme 15’er kilo et gibi görünmeye başladı.
Daha ben benim eti hanginiz yediniz demeden, onlar başladı yüzüme pis pis bakmaya. Öğrendim ki onların da eti kayıp.
Yüzüme 30 kilo etmişim gibi bakıyorlar.
Birden fikrim geldi durumu toparladım:
-Siz üç ay evvel bir ayda 45’er kilo et yediniz, üç aylığınızı peşin tüketmiş oldunuz…
Muhtemelen bu ay da eve et girmeyecek, etti mi 4 ay.
60’ar kilodan 240 kilo.
Velhasıl kelam evde üç kişiyiz ve bizim evden ayda 45 kilo et kayıp. Bir de bizim istihkakı çalanınki desek 60 kilo. Bölünce çalan hırsıza günde iki kilo düşüyor.
Düşünüyorum, normal insan yiyemez o kadar eti.
Kedi bile yiyemez.
Yese yese ÇAKALLAR yer…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?