“Koltuk “ dediğiniz de neymiş, bildiğimiz sıradan bir oturaktır,deyip geçmeyin sakın.Koltuk,öyle sandığınız gibi kolay elde edilebilecek alelade bir eşya hiç değildir.Yumuşağı var,serti var.Büyüğü var,küçüğü var.Duvardan duvara dönebileni, bit kadar yere sığabileni. Altın kaplamalısı, tenekeden bozması.Babadan atadan kalanı,bir anda buldumcuk olanı.Yüksek egoları taşıyabilecek özel imalatlısı,onları ayaklar altına alabilecek sahte kaplamalısı.Sayılamayacak kadar çok çeşitlisi var da vardır.
Sizi ve hırslarınızı taşıyabilecek uygun bir modele sahip olabilmek ise, sandığınızdan çok daha zor ve çetrefilli olan modellerdendir.
İlk önce gözünüze kestirdiğiniz koltuk tek atımıyla sizi yansıtıyor olacak.Özenle baktığınız nazik fiziğinize uygun,fıtığınızı rahat ettirecek,kalçalarınızı tamamen kavrayacak,boyunuzu posunuzu bir anda devleştirecek, rengi renginize, dokuması teninize uyacak..Mümkünse de taliplisi az,haddini bileni çok olacak.Ne öyle eline parayı avuçlayıp ta; sarı bezirganından,yoğurt süzmesine, kazan karasına kadar kendini bilmez müşterileri adayları.Had,usul,kural bilmeyenlerin koltuğa oturmak hevesleri de neymiş.Alçak,kütük tabureler nelerine yetmiyor.
Ama sizinde “ben istedim, olacak” demenizle de,koltuğu hemen al götür diyen de olmuyor hani.Kolay değil gözünüze kestirdiğiniz koltuğa öyle bir kereden hop sıçrayıp, şak diye oturmak; yedirmezler anacım!..
Önce hükümlerinize,planlarınıza uygun bir koltuğu gözünüze kestiriyorsunuz.Tamam işte bu benim ruh ikizimdir,dediğinizde de ince ince hesaplarınızı yapmaya başlıyorsunuz.Maalesef hata yapma lüksünüz de yok.Sizin gibi yüzlerce taliplisi olduğunu asla unutmamalısınız.Çünkü koltuğu bir kere kaptınız mı artık kalkmamak için her zaman bir B,C,D…Ğ.. planlarınız da olmalı,olmak zorunda.Yoksa her an tekmeye uygun bir popaya sahip olup olmadığınızı da tartmalısınız.
İlk ders; yalakalığın, yağcılığın piri olacaksınız.Hatta kitabını yazacaksınız.Kirli, temiz fark etmez.Uzatılan her eli öpeceksiniz, kaçamağı yok.Dudağınız kadar, dilinizde işleyecek.Gördüğünüz her adem oğluna; Aman efendim ben sizi çok severimden başlayıp, gadasını alana kadar yakasınız bırakmayacaksınız.Yüzüne gelen tükürüğü yağmur rahmet bilip,hakaretleri Eros’un aşk dolu nağmeleri olarak karşılayacaksınız.
Çevrenize şekli yapmak için, gün olacak kükreyip aslana kesileceksiniz.Gün olacak, şöyle janjanlısından mağdur mazlumu oynayacaksınız.Hiç bir şey bulamazsanız, kendinize acınası bir hastalık uydurun.Bir kaç ameliyat,yoğun bakım size iyi yaptırım olur.Ama hemoroit olmasında ne olursa olsun..
Koltuğa oturmadan kendi yağcı, yalaka, net biatçı takımınızı da hemen oluşturacaksınız.Unutmayınız ki onlar sizin koltukta oturma sürenizin temel taşları olacaklardır.Sesi çıkan olanı da anında susturacaksınız ki diğerlerini de uyandırmasın.Sıvayacağınız en etkili sıvada “hain” damgası olacaktır.Her daim işe yaramıştır,endişe etmeyiniz.Mümkünse çok akıllı olmayan,menfaat ve çıkar frekansları yüksek, düşünmeyen,sorgulamayan sadece verilen yemle ilgilenenlerden seçeceksiniz ki “ koltuğuma göz diker” kaygı sorununuz olmasın.
Cin gibi bir avukat,göstermek ama etiketli bir doktor,gözleri parlayan gazeteciden dostlarınız olacak.Kim size ne demiş,gözünün üstünde kaşı var diyenlere bile dava açabilecek,sizi yıpratılmaya çalışıyormuş gibi gösterecek bir avukat, balından yenmez.
Şık giyimli sol tarafı etiketle dolu doktorunuz,hüzünlü bir şeklide kameralar karşısına geçip “Dün gece yoğun bakıma aldık,bugün kalbini yardık,yarın sizlerle beraber olacak kadar fedakar arkadaşımız…”dese kim olsa yüreği sızlamaz ki.
Ben gazetecileri sevmiyorum, diye başlayan talihsiz cümleler asla kullanmayın. Merak etmeyin zaten onlar da sizi sevmiyorlardır. Aranızı sıcak tutun,ziyaretlerine gidin,sevimli davranın,yazılarını övün ama asla yoklarmış gibi davranmayın yeter.Üzülmezsiniz.
Bu kadar uğraşıdan sonra koltuğa sahip olabildiyseniz, ilk önce bedenine uygunluğunu test edip onu var gücünüzle kavrayacaksınız. Bedenen uygunluğu yakaladıktan sonra, artık verdiğiniz çabaların ürünlerini toplama zamanınız gelmiş demektir.Bundan sonra güçleri yetiyor kaldırsınlar o koltuktan sizi de, görelim bakalım.Gölgelerin gücü adına..
Hafiften bir gururlu,kibirli havanız mutlaka olacak. Çünkü siz erişilmezsiniz.Ama ne çevrenizdekilere kim olduğunuzu gösterecek kadar az,ne de haddini aşacak kadar da fazla.Hani şu camide sünnet namazlarını makam odalarında kılan imamlar gibi olmasın mümkünse.Yoksa cemaat Cuma duası yerine sizi gıybet eder de beddualarına ekleyiverirler.Çarpılırsınız maazallah..
Sonra mı?
Yaşasın..Kim yaşasın..koltuğu olan ..şak şak şak..
GÜNÜN SÖZÜ
Mevki hırsı, insanların başlıca dürtüsüdür. Yükselme umudu oldukça, herkes layık olmaya çalışır; fakat bir kere en yüksek dereceye geldikten sonra da, rahattan başka bir şey düşünülemez.
NAOPOLEON
TEBESSÜM
Papanın biri makam otosuyla Roma'da dolaşmaktadır. Bir süre sonra canı sıkılır ve şoföre durmasını söyler. Şoförü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar. Araç kullanmanın zevkine varınca hız yapmaya başlar.
Hız sınırını aşınca da tabi ki radara yakalanır. Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker. Polis arabanın penceresine eğilince afallar ve durumu merkeze aktarmak için telsizine davranır.
-"Bir oto çevirdim, ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?"
-" Vali mi?"
- "Daha büyük."
- "Başbakan mı?"
- "Hayır daha büyük."
- "Cumhurbaşkanı mı?"
- "Hayır daha büyük".
- "Daha büyük kim var ki?"
-"Arkada oturan adam kim bilmiyorum ama makam şoförlüğünü Papa yapıyor!"
HAFTAYA; BELEDİYE BAŞKANI OLMANIN PÜF NOKTALARI!
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?