USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Doğayı Sev Geleceğine Sahip Çık!

Doğayı Sev Geleceğine Sahip Çık!
03-09-2023

İnsanoğlu, yüzlerce yıl mavi ge1zegenin fiziki sınırlarını keşfetmeye çalışmıştır. Bu süreçte yeni
kıtalar keşfedilmiş çıkılmaz denilen en yüksek dağlara çıkılmış, kutuplara ulaşılmıştır. Gelin görün ki
insanlık tarihinde binlerce yıl geçtikten sonra ancak uzaya çıkılabilmiştir. Bu sayede dünyanın fiziki
sınırları ilk kez insan gözüyle görülmüştür.
SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliği ile ABD çift kutuplu dünya olan soğuk savaş
döneminde adeta uzay yarışına girişmişlerdir.1961’de uzaya çıkan ilk astronot olan Yuri Gagarin
uzaydan baktığında Dünya’ya dair gördüklerini şöyle rapor etmişti: “Kıtaların ana hatlarını, adaları ve
akarsuları açıkça seçebildim. Ufuk alışılmamış güzellikte bir manzara hediye ediyordu. Zarif bir hȃle
dünyanın çevresini sarıyor; içinde yıldızların parladığı karanlık uzay ile parlaklığı seyrekleşerek
birleşiyor, birbirinin içinde karışıp kayboluyordu.” İlerleyen yıllarda yüzlerce astronot daha uzaya çıktı.
Yapılan bir araştırmada astronotların ifadelerindeki iki ortak duygu; Dünya’nın güzelliğini takdir etme ve
diğer tüm canlılara bağlılık hissindeki artış olarak belirlendi. 1900’lü yılların sonuna gelindiğinde
Dünya’nın fiziki sınırları yanında doğal sisteminin de sınırları olduğu görüldü. İnsan faaliyetleri sonucu
ortaya çıkan ozon tabakasındaki seyrelme, karbon salınımının hat safhaya ulaşması, ormanların
bilinçsizce tahrip edilmesi, su kirliliği, hava kirliliği ve küresel iklim değişimi gibi çevre sorunları doğanın
işleyişindeki bozulmaları gözler önüne serdi maalesef. Ayrıca insanların sanayileşme aşırı nüfus artışı
gibi beşerî ve ekonomik faaliyetleri nedeniyle canlı türlerinin giderek azalması ve yok oluşu doğanın
hiçte sandığımız gibi olmadığını onunda bir gün yok alacağını ve doğanın fiziki koşulların sınırlılığını
bizlere gösterdi. Mavi gezegenimizin geleceğinin tehlikede olduğu düşüncesi; çevre sorunlarının
artması doğal kaynakların ve canlı türlerinin giderek azalmasıyla yaygınlaştı. Artan çevresel kaygılar,
dünyada doğal sistemin işleyişi hakkında daha kapsamlı çalışmaların yapılmasına zemin hazırladı.
Günümüzde doğanın işleyişi ile ilgili olarak doğal sistemlerin bir bütünlüğe sahip olduğu gerçeği genel
kabul görse de maalesef ki doğayı koruma konusunda çok bilinçli olduğumuzu söyleyemem.

Her 1 dakikada 27 futbol sahası büyüklüğünde (yılda 18,7 milyon dönüm) orman maalesef ki yok
olmaktadır. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde 28 bin tür tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Gezegenimizdeki toprakların yarısı son 150 yılda erozyon sonucunda kaybedildi. Orman yangınları
sonucu her yıl binlerce hektar orman alanı yanıp kül olmaktadır. En son geçen hafta Çanakkale’de
ciğerlerimiz yandı. Fosil yakıt kullanımı öyle arttı ki son 200 yılda atmosfere 2,3 trilyon ton
karbondioksit salınımı yapıldı. Bu durum hava kirliliği ve küresel iklim değişikliklerinin yaşanmasına
neden oldu. Her 10 kişiden birisi nüfus artışı ve kuraklık nedeniyle temiz suya erişilmemektedir. Sözün

özü küresel ısınma, iklim değişikliği, bugünlerde yaşadığımız ve adına Eyyamı Bahur denilen aşırı
sıcaklar insanın doğaya doğrudan ve dolaylı olarak müdahalesinin bir sonucudur. Unutmayalım doğa
bize verdiklerini bir gün gelir bizden alır. Doğayla savaşmayalım. Doğayı sevelim koruyalım
kollayalım…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?