“Atatürk yüzünden, planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık” diyen Yahudi, ABD’li bankacı, iş adamı David Rockefeller’ın itiraflarında bahsettiği gibi, her milletin üzerine oynanan oyun, maalesef biz de, Türk milletinde maya tutmaz.Bizde kimselerin çözemediği bir giz ve inanılmaz derece de güç vardır.İşte küçük bir örnek:
Yıl 1912;
İngilizler Hindistan'ı işgal ederler ve Hindistan Kralı Osmanlı'dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan'a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur. Kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan'a çıkarlar ve İngilizlerle savaşmaya başlarlar.
Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşerler ve 40 kadarı esir alınır, diğerleri de savaşta şehit olurlar. Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askerini, İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir İngiliz gemisi Avustralya'ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri gemiden bir yolunu bulup kaçarlar.
Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa, Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığa başlar.
1918'de Avustralya Çanakkale'ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar ve hemen buluşur, durum değerlendirmesi yaparlar.
Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya'da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlıya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş, bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım derler.
Alırlar kağıdı, kalemi ve yazarlar:
“Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri,
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlıya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale'ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir "Osmanlı Savaş Fermanı"dır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur.”
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet, Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah. İki Osmanlı askeri, Sidney' in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.
Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir ve bölgeye 250 kadar asker gönderirler ve iki Osmanlı askeri araştırılmaya başlanır. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışma olur.Ve iki Osmanlı askeri bu karlı dağlarda şehit edilir.
İki askerin şu an mezarı Sidney'e 250 km uzakta Karlıdağlar'da ve mezarlarında fotoğraf çekmek yasak. Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık, demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize Hindistan asıllı diyorlar. Oysa Hindistan'da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yok.
NOT: Bu bilgi Hindistan büyükelçiliğinin açıklamasından çıkarılmıştır.Sizler için yapılan bir araştırma yazısıdır.
GÜNÜN SÖZÜ
Bir gün, ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alsınlar, yapıversinler."
ATATÜRK
TEBESSÜM
Albay, binbaşıya : "Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir.
Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .
O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün. " der.
Binbaşı, yüzbaşıya : "Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak.
Bu her zaman görülen bir olay değildir.
Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir.
Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır. " der.
Yüzbaşı, teğmene : "Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir. " der.
Teğmen, başçavuşa : "Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak.
Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. " der.
Başçavuş, askere : "Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız.
Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun. " der.
Askerler kendi aralarında şaşkın şaşkın : "Duydunuz mu? Yarın sabah bizim başçavus Albayı tutuklayacakmış." der.