Eğitim sisteminde her gelen bakan bir şeyleri değiştirme gayreti içine giriyor, bunlardan bazıları olumlu
olsa da olumsuz bulduğumuz konularda da eleştiri yapmanın her bir vatandaşın sorumluluğu olduğunu
düşünüyorum. Çünkü eğitim bir milletin geleceğidir ve bizim birinci öncelikli konumuz olmak durumdadır.
Sayın Bakan göreve başlayalı 6 ay oldu. Göreve gelir gelmez öğretmenlere atanmak için mülakat
getirileceğini ve bu mülakatın oranının yüzde elli olacağını duyurdu. Toplumun her kesiminden bununla ilgili
tepkiler yükselse de ben eğer hakkıyla yapılacaksa, ideolojik sayıtlardan ayrılmış bir öğretmen alım sistemi
gerçekleştirilecekse mülakat sisteminin olumlu olduğunu düşünenlerdenim. Artık eskisi gibi yüksek netlerle
öğretmenlik bölümleri kazanılmıyor birkaç matematik neti ile bir iki sosyal neti ile veya hiç fen yapmadan
bir öğretmenlik bölümüne girilebiliyor. Öğrenci üniversiteden bir şekilde mezun oluyor ama sonrasında sınıf
hakimiyeti olmayan, toplumsal becerileri zayıf, özgüveni eksik, öğretmen veli ilişkileri iyi olmayan
öğretmenler sırf KPSS sınavında yüksek net yaptıkları için atanıyorlar. Diğer taraftan okuduğu bölüme
yüksek netlerle girmiş akademik olarak donanımlı özgüveni yüksek veli öğrenci ilişkileri güçlü öğretmenler
çeşitli nedenlerden dolayı KPSS sınavından iyi yapamadılar diye atanamıyorlar. Eğer bu sistem hakkıyla
uygulanacaksa öğretmen atamalarında sınav ve mülakatın yarı yarıya etkili olması doğru bir yaklaşımdır
diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde ise sayın bakan tüm derslerde müfredatın sadeleştirileceğini söyledi bazı
kazanımların kaldırılacağını söyledi ki bunu da olumlu buluyorum. Gerçekten de orta okullarda okutulması
gereken matematiği ilkokullarda, liselerde okutulması gereken matematiği ortaokullarda okutmaktayız. Bu
diğer dersler içinde geçerli. Dersler sadeleştirilmeli müfredat hafifletilmeli ders saatleri azaltılmalı
öğrenciler sadece akademik bilginin yüklendiği bireyeler olarak görülmemeli. Bakanın yaptığı bu iki
değişikliği olumlu karşılasam da çözülmesi gereken o kadar sorun var ki anlatmakla bitmez. Bugünkü
yazımda bu sorunlardan bahsedeceğim.
. Öğretmenlerin mesleki gelişim sorunları; popülist yaklaşımlarla üniversite sayısının artırılması ile daha
önceden çok yüksek net ve puanlarla girilen öğretmenlik bölümlerine günümüzde 1-2 netle girilebilmekte
bu durum mezun olan öğretmenlerin yeterliliklerini düşürmekte istihdam sorunlarını artırmaktadır.
. Özel sektördeki öğretmenlerin sorunu; Özel sektördeki on binlerce öğretmen asgari ücret bandında bir
maaşla insan onuruna yakışmayacak bir şekilde mobbing ve angarya işlere maruz bırakılarak çalışmak
zorunda bırakılmaktadır. Bu konuda ivedilikle bir düzenleme yapılarak özel okullarda çalışan öğretmenlerin
maaş ve özlük haklarının kamuda görev yapanlarınkinden az olmasını engelleyen düzenlemeler
yapılmalıdır.
. Kamuda çalışan öğretmenlerin özelde istihdamı; Kanuna göre kamuda çalışan bir öğretmen sadece özel
okullarda ve belirli ders saatini geçmemek üzere (8 saat) özel okullarda çalışabilir. Ama kamudaki
öğretmenlerin bazıları özel okullarda bun saatin üzerinde derse girmekte bu durum özelde çalışan
öğretmenler için istihdam sorunu doğurmaktadır. Kamudaki öğretmenlerin özel öğretim kurumlarında
çalışmaları ise tamamen yasaktır. Gelin görün ki bazı öğretmenler görevli olduğu okuldaki öğrencileri düşük
not vermekle korkutup ortağı olduğu özel öğretim kurslarına yönlendirmektedir. İşin o kadar suyu çıkmış ki
bazı üst düzey yöneticiler müfettişler dahi özel kurumların gayri resmi ortağı durumundadırlar. Bu çarpık
düzenin ivedilikle düzeltilmesi denetimlerin artırılması gerekmektedir.
Sorunlar saymakla bitmiyor. Eğitimin geleceğimiz olduğunu unutmayıp eğitimi önceliklerimiz arasında en
öne koymamız daha müreffeh daha aydınlık yarınlar için adeta zorunluluktur. Eğitimi ideolojik sayıtlardan
ayrılıp her gelen bakanın bir şeyleri değiştirdiği bir alan olmaktan çıkarıp odak noktamıza almalı, hayatın ta
kendisi yapmalıyız. Unutmayalım ‘’EĞİTİM KARANLIKTAN AYDINLIĞA AÇILAN YOLDUR’’