Geçtiğimiz hafta açıklanan ekonomik reform paketi, makroekonomik politika ve yapısal politikalar olmak üzere iki ana başlık altında şekilleniyordu. Makro politikalar içerisinde kamu maliyesi, fiyat istikrarı, finansal sektör, cari açık ve istihdam başlıkları yer alıyordu. Yapısal politikalar içerisinde ise kurumsal yönetişim, yatırım teşviki, iç ticaretin kolaylaştırılması, rekabet ve piyanın gözetim ve denetimi gibi başlıklar vardı.
Ancak reform paketi açıklamasının ardından bir çok farklı ve yeni gündemin üstüste geldiğini gördük. HDP’nin kapatılmasıyla ilgili karar, sonrasında Merkez Bankası başkanının değiştirilmesi ve İstanbul sözleşmesinden Türkiye’nin ayrılması gibi… Bu kadar fazla gündemin biranda geliştiği bir ortamda ekonomiyi değerlendirmek ve olumlu bir şeyler söylemek güç. Birkaç veri üzerinden değerlendirmeye çalışalım.
2020 yılına ait yıllık ortalama TÜFE rakamı kabaca %15’i buluyor çarşı pazara indiğimizde fiili enflasyonun bunun daha da üzerinde olduğunu artık kim olsa görebiliyor. Uzun yıllardan beri Türkiye’de döviz kuru geçişkenliği sorunu olduğunu hatırlayacak olursak Dolar/TL kurundaki yükselişin enflasyona neden olması ve nihai amacı enflasyonu düşürmek olan Merkez Bankası’nın bu konudaki mücadelesinin önemi anlaşılmış olur. Ancak ne var ki geçtiğimiz Perşembe Para Politikası Kurulu’nun politika faizini %17’den %19’a yükseltmesi ve sıkı para politikasındaki kararlı duruşun arkasında olduğunu belirtmesi ve piyasaların rahatlayarak doların düşmesinin üzerinden üç gün geçmeden Merkez Bankası Başkanı değiştirildi. Bu durum, çok kısa bir zamanda açıklanan ekonomik reform paketinin fiyat istikrarı başlığının ne kadar ciddiye alındığı konusunda şüpheler uyandırıyor. Zira gıda fiyatları ve petrol fiyatlarındaki son altı aydaki yükselişin de enflasyonu arttırdığı görülüyor. Ayrıca Brent Petrol fiyat artışı nedeniyle cari açık rakamının da artması beklenir.
Makroekonomik göstergelerden kurulan şirket sayıları olumlu ve istihdam verileri ise olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Aşağıdaki tabloda Şubat 2020’de ve 1 yıl sonra Şubat 2021’de kurulan ve kapanan şirket sayıları görülmekte. Buna göre pandemiye rağmen kurulan şirket sayısının arttığını ve kapanan şirket sayısının düştüğünü görüyoruz. Bu durum olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
İşgücü piyasası verilerine bakıldığında 2020 yılı içinde aylık bazda işsizlik ve tarım dışı işsizlik oranlarının aradaki yükselmelere rağmen 2020 Ocak ayına göre azaldığını görüyoruz. Bu, olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir ancak genç işsizlik oranının yükseldiğini ve istihdam oranının düştüğünü görüyoruz ki bu durum kurulan şirket sayılarındaki artışın henüz istihdama yansımadığını gösteriyor. Ocak 2020 ve Ocak 2021 verisi karşılaştırıldığında da durum aynıdır. Bu nedenle istihdama yönelik teşviklerin hayata geçmesi sağlanabilirse istihdam oranlarının arttığını görebiliriz.
Daha kapsamlı bir değerlendirme için uluslararası para piyasalarına daha detaylı bakmak gerekir.