USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

El KAİDE’Yİ BİZ YARATTIK !

08-06-2016

Bizim işine geldiğinde kör ve sağırları oynayan medyamız gibi ABD medyası da, herkesin önünde itiraflar yapmaktan çekinmeyen neo liberal ve neo-con Hillary nin itirafları görmezden geldi ve başkan adayının önemli itirafları sadece Kanada basınında yer buldu.

Neo-con’lar ruhları itibariyle savaş çığırtkanıdırlar. Hillary Clinton’un sadık bir neo-con olduğu da unutulmamalıdır.

Neo-con’lar ve neo-liberaller aynı kaynaktan beslenirler.

Bir bütün olarak neo-conlar ve neo-liberaller bilinçsiz insanlardır. Temelleri itibariyle, Amerika Birleşik Devletleri veya başka bir ülkeye bağlılıkları yoktur. Onlar küreselleşmecidir. Hizmet ettikleri tek ilah güç ve servettir ve buna erişmek için ne kadar insan varsa buna Amerikalılar da dahil öldürdükleri umurlarında değildir. Dünya çapındaki milyonlarca kurbanın kanları şimdiden onların cani ellerinden akıyor.

Hillary’nin itiraflarını aktaran Kanada yayınının bir bölümü şöyle ki;

“Başkan adayı Hillary Clinton’un, Sovyet-Afganistan savaşının tepe noktasında Amerika’nın bir terör örgütü olarak El Kaide’yi kurduğunu ve finanse ettiğini kabul ettiğini gösteriyor.Konuşmasında;

“Bunu hatırlayalım. Bugün savaştığımız insanları yirmi yıl önce finanse ediyorduk.
Bu mücahitleri istihdam edelim. ‘Bırakın Suudi Arabistan’dan ve başka ülkelerden gelip İslam’ın Vehhabi markasını getirsinler, bu şekilde Sovyetler Birliği’ni yenebiliriz.”
Burada bahsetmediği şey, 35 yıl boyunca ABD’nin yabancı ülkeleri istikrarsızlaştırmanın bir aracı olarak El Kaide’yi desteklemeye ve finanse etmeye hiçbir zaman son vermediği. Hillary, ‘bu oldukça iyi bir fikirdi’ diyor ve hâlâ da öyle.

Bolca belgelendiği üzere IŞİD ve El Nusra mücahitleri, Suudi Arabistan, Katar ve İsrail’in desteğiyle, NATO ve Türk komutanlıkları tarafından istihdam ediliyor.
Daha temel soru ise şu:

Eğer bir ihtiyat veya pişmanlık kelimesi olmaksızın açıkça ‘El Kaide’yi biz yarattık’ diye kabul eden bir aday ABD başkanı olursa ne olur? Hillary’nın Amerika Birleşik Devletleri başkanı olması halinde Rusya’ya karşı nükleer savaş yürütme sözünü hatırlatmaya bile gerek yok.

Açıkça bilinen gerçek şu ki terörizme karşı küresel savaşa ABD öncülük ediyor. Fakat bu El Kaide’ye karşı yürütülen bir savaş değil. Tam tersine: ‘Terörizme karşı küresel savaş’, El Kaide’nin terörist amillerini piyade erleri olarak kullanıyor. ‘Siyasal İslam’ ve (Katar ve Suudi Arabistan modelinde) bir ‘İslam Devleti’nin empoze edilmesi, ABD dış politikasının ayrılmaz bir parçasıdır.

Bu, egemen ülkeleri istikrarsızlaştırmanın ve ‘rejim değişikliğinin bir aracıdır. Clinton’un Dışişleri Bakanlığı’ndaki halefi olan John Kerry, teröristlerle bütünleşmiş olan ve ABD ve müttefikleri tarafından finanse edilen, El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra ile doğrudan bağlantı içindedir. John Kerry, El Nusra’nın işlediği cinayetlerin suç ortağı olduğu gibi, ABD’nin terör karşıtı yasalarını da açıkça ihlal etmektedir. Eğer bu yasalar hükümetteki politikacılara uygulansaydı, John Kerry bir ‘terör şüphelisi olarak görülürdü.

ABD hükümeti, milyonlarca mültecinin Avrupa’ya akmasıyla (ve şüphesiz onlarla birlikte teröristlerin de yerleşmesiyle) sonuçlanacak olan, Amerika’nın “Terörizme karşı küresel savaşını” meşrulaştıran radikal İslamcı terör ağlarını yaratıyor. Aynı zamanda kasıtlı olarak sınırlarımızı korumayı reddediyor ve hatta eyaletler ile belediyeleri yüz binlerce Müslüman mülteciyi kabul etmeye zorluyor (fakat mültecilerin büyükçe bir yüzdesi Hıristiyan olsa da hükümet Amerika’ya Hıristiyan mülteci göndermiyor) ve NATO’yu Rusya’nın kapısının önüne itiyor ki bu bütün objektif gözlemciler tarafından açık bir savaş teşviki olarak görülecektir.

Yine kör medya Hillary’nin “İsrail’e yardım etmenin en iyi yolunun Suriye’yi yok etmek olduğu şeklindeki sözlerini aktarmıyor? Neden medya ABD’nin resmi dış politikasının daimi olarak savaş kışkırtmak üzere kurulu olduğunu, bunun da Amerika Birleşik Devletleri’nin emniyet ve güvenliği adına değil, İsrail’e “yardım etmek” adına olduğunu kabul etmiyor?

Çünkü tek bir hedefler var artık;SAVAŞ!

Eski Yugoslavya’da, Ukrayna’da, Gürcistan’da ve Güney Osetya’da, Afrika’da, Afganistan’da ve Ortadoğu’da meydana getirdikleri yıkıma bakın. Amerikan halkının beyni onların yalanlarıyla yıkanmış ve halk buna dair hiçbir şey yapamayacak şekilde güçsüzleştirilmiştir. Washington’un Avrupa, Birleşik Krallık, Avustralya ve Japonya’daki vassalları da bu uluslararası cinayet politikasının ‘özgürlük ve demokrasi getirme’ olduğunu iddia etmek zorunda kalmıştır.

Şimdi de sıra bizim bölgemize gelmiştir.

GÜNÜN SÖZÜ

BÜTÜN ZULÜMLER ZAYIFLIKTAN DOĞAR.

Seneca

TEBESSÜM

Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar.
- Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın?
- Vururum.
- Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın?
- Vururum.
- Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin.Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın?
- Vururum. Olmadı. Koşup karargaha haber veririm.
- Yine olmadı. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle.
- Vururum.
- Olur mu canım. Ben senin komutanınım.
- Döner karargaha haber veririm.
- Yahu ben düşman bölüğü değilim ki.
- Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?