DİLİN KEMİĞİ
GELDİ GEÇTİ BİR GÜNDÜ!!
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü….
Sene seneden sevimsiz gelmeye başlıyor!
Sesimizi belki de duyurabileceğimiz bu tek güne bizler için pekte bir anlam ifade etmeyen kopyala yapıştır kutlama mesajları ile başladık. Bunlar da bir gün öncesinden maillerle gönderilip gazetelerde ve sosyal mecralarda yayımlanması amacıyla atılmış önemsiz rutinlerden sadece birisiydi.Biz kendi adımıza hiç birisini de kullanmadık.
Diğer kurumların görmezden geldiği bu günde ipi sadece büyükşehir göğüsleyerek bir kahvaltı organizasyonu düzenledi. Onun da davet aşamasından, karşılamaya ,sunumdan organizasyon tertiplemesi başlı başına hatalarla doluydu. Öncelikle bir davete gittiğimizde kapıda başkan eğer yoksa yardımcısı, daire başkanı gibi kademeleri dolu olan büyükşehir den hiç değilse birkaçının ev sahipliği yapıp karşılamasını beklerdik. Onu da geçtik, basın sorumlusu, müdürü,başkanı ekibi bile karşılamada yoktu!!! Her masada belediyeden bir yetkili oturup eşlik edecek denildi, ama ne yazık ki onlardan bir kaçı bile sonradan gelip sadece birkaç kişinin elini sıkıp, bir var olup bir kayboluyorlardı.
Kral Çıplak Diyebilmek…
Sayın vali ve büyükşehir belediye başkanımızın başka bir misafirleri olduğu için geç kalacakları mesajından sonra, bir daire başkanı belediyenin projeleri, faaliyetleri, hizmetleri ile ilgili uzuuun bir sunum yaptı. Çok kimsenin dinlemeyip homurdandığını ve iç sesinden sıkıldığını görmemek mümkün değildi. Hatta geç kalmanın uzamasından dolayı kalkıp gidenler de oldu.
Oysa ki çalışan gazeteciler günü geçiştirilmiş bir kahvaltı,ele tutuşturulan bir hediye paketi ya da süslü birkaç cümleye sıkıştırılmış samimiyetten uzak, geçiştirilecek bir gün değildir. Çünkü o günde herkesler susup gazeteciler konuşabilmelidir. Başta cemiyet başkanı olmak üzere gazetecilerle ilgili tüm derneklerin başkanlarının ortak hazırladıkları bir sunum olmalı ve sektörün bütün sıkıntıları açık yüreklilikle dile getirilebilmelidir. Gazeteciler ilgililere sorularını sorup çözüm arayışlarında tatmin olabilmelidir. Kaybettiğimiz gazeteciler, yazarlar, emektarlar bu özel gün de hatırlanarak onların kısa hayat öyküleri ile anılmalı çok daha anlamlı olur. Önceki dönem cemiyet başkanları,meslekte uzun dönem görev yapmış duayenler davet edilerek plaketlerle onurlandırılmalıdır.Bunları düşünüp organize edebilmek için de öyle çok yüksek akıla da gerek yoktur.
Zaten iyi bildiğimiz belediyenin hizmetlerinin gazetecileri gününde sunulması hangi ortak akılın fikriyse de gelecek yıllar adına şimdiden tamamen vaz geçilmelidir.Yıllardır uygulanan bu gündem dışı uygulamadan kimse hoşnut değil bilgi vermiş olayım.
“Şehitkamil Kıbrıslı Gazetecileri Ağırlamış”
Şehitkamil’in acer başkanı Umut Yılmaz’ı şimdi yazmaya kalksam buradan Ankara’ya yol olur misali onu başka bir güne bırakarak kendi günümüzde gündem yapmayayım diyorum. Ama bu özel günde kendi basınını görmezden gelip Kıbrıs’lı !! gazeteci arkadaşlarımızla bir araya gelmesinin soru işaretlerini buraya bırakıp geldi geçti tadındaki kelemini satmayıp kişiliğinden ve mesleğinden ödün vermeyen gerçek anlamdaki gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteci gününü kutluyorum.
GÜNÜN SÖZÜ
Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.
M.K.ATATÜRK
TEBESSÜM
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.
Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!