DİLİN KEMİĞİ
GÜNAHSIZ OLAN TOHUMU EKSİN!
Tek göz odalı derme çatma gecekondu da üç kardeş televizyon izliyorlar. Gündüz kuşağı bir programda kadınlar yarışma için ayıkladıkları portakalları soyup yarışıyor. Çocuklardan birisi sokaktan topladığı çerçöpleri sobada yakıp çocuklarını ısıtmak için çabalayan anneye soruyor;
-Anne portakalın tadı güzel mi?
-Güzel
-Çok mu pahalı
-Bizim için öyle
-Paramız olunca bize alır mısın?
-Alırım
-Bu teyzelerin soydukları portakallar çöpe mi atılıyor?
-Öyle canım
-Keşke çöpe atacaklarına bize verseler…
-Keşke….
--
Beş minik yavru bu kirli dünyadan yanarak gittiler.
Önce anne baba,sonrada bu aileye karşı ilgisiz kalan kim varsa herkes birbirini suçladı. Sonra sorumluktan sıyrılmak için aileye para, gıda yardımları iddia edilip ne alakaysa annenin yaşam şekli bile gündeme getirildi. Ama hiç kimse bu yavrulara karşı suçunu itiraf etmedi. Özür dilemedi. Af istemedi.Vijdan azabı bile çekmedi.Sadece….saçma sapan konuşuldu.Olan o günahsız yavrulara oldu.
--
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı..
Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız İmparator'u görünce ona şöyle dedi;
"Değerli efendim, çok açtım,
dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.."
İmparator dudak büker;
"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"
Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve;
"Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.."
İmparator kahkaha atarak;
"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi.
Yoksul adam;
"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım..
Bu tohumu ancak, ömründe hiç
çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz.."
İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle;
"Ben imparator'um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim." dedi..
Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telâşe içersinde İmparator'a dönüp itiraz etti.
"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinadar başı eksin.."
Hazinadar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.
Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar..
Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinadara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;
"Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi.
Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.
Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi..
Sonra da gülerek;
"Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter." dedi..
Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz?
GÜNÜN SÖZÜ
Dürüstlük kişinin bildiğini söylemekle... İşine geleni söylemek, arasında
yaptığı seçime dayanan bir ahlak sorunudur.
TEBESSÜM
İki Yahudi arkadaş bir Katolik kilisesinin önünden geçiyormuş. Kilisenin duvarında, Katolik olmayanlara hitap eden büyük bir afiş asılıymış:
“ Bize gelip Katolikliği kabul ederseniz hemen 30 bin dolar nakit para alacaksınız! ”
Yürümeye devam eden iki arkadaş bu teklifin ciddi olup olmadığını tartışmaya başlamış. Bir hafta sonra, aynı kilisenin önünde yeniden buluşmuşlar ve biri diğerine sırrını açmış:
“ O teklifin ciddi olup olmadığını hala merak ediyorum. ” Bunun üzerine arkadaşından küçümser bir tavırla şu cevabı almış:
“ Ah siz Yahudiler, aklınız fikriniz para! ”
**
Koca;
- Hayatım bugün iş yerinde çok kötü bir kaza geçirdim. Ayşegül Hanım beni hastaneye götürdü. Birkaç tahlilden sonra sol kolumda bir kırık, boynumda bir çıkık ve sağ omzumda bir hasar olduğunu söylediler. Ayrıca sağ bacağımı da kesmek zorunda kalabilirlermiş.
Kadın;
- Ayşegül Hanım kim?