USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HABERCİ Mİ? YORUMCU MU?

03-08-2018

ABD’nin iki bakanımızın mal varlığına el koyup, kritik bir yöne sürüklendiğimiz şu günlerde şaşırmayacağımız tek şey TV programlarındaki yorumcular olacaktır. Adını bile yeni duyacağımız şahsiyetler, ısmarlama analizciler yorumcular falan..

Gazetede bir makale okurken, aniden gözüme ilişen şu ayrıntı dikkatimi çekti:
“New Yorker dergisinin yazarlarından A. J. Liebling, bir keresinde, ‘’üç çeşit gazeteci vardır’’ demiş ve eklemiş:
- Gördüklerini yorum katmadan aktaran gazeteci
- Gördüklerinin anlamı hakkında analiz yapan, açıklayıcı gazeteci
- Şahit olmadığı ve görmediği bir olayın ne anlama geldiği hakkında konuşan yorumcu gazeteci.”

İlk iki gazeteci türü ekonomik ve merak etmeme, ortalıkta görünmeme ve olası tehlikelerle yüz yüze kalmamak gibi nedenlerle büyük ölçüde ortadan kalktı. Ancak üçüncü tür gazetecilik sürekli büyüyor.
Yani, görmediği, şahit olmadığı, yaşamadığı her şeyin anlamını bilen sayısız gazeteci meslektaşımız oldu.

Bugün ‘gazeteci’ deyince çoğumuzun aklına; mesleğin gerçek emektarları, (yani bizi ‘haberdar’ eden veya bir konuda bilgilendiren muhabirler, analistler) değil, televizyonların tartışma programlarına katılan yorumcular geliyor maalesef.

Sermaye kesiminin bedeli mukabilinde tutup, istediği yorumu yaptırdığı, adını bile duymadığımız, bilmediği, görmediği, yaşamadığı ve anlamadığı şeyler hakkında bile o işin profesörü gibi ahkam kesen sayısız TV eleştirmeni ile karşı karşıya kalacağız bu günden itibaren. Fakat bu kişilerin tek kazanımı bir günde ünlü olmak.

Bir televizyon tartışma programına katılan kişi, ne kadar saçma şeyler konuşup savunursa savunsun, artık ünleniyor. TV’ye çıktığı için ünleniyor, ünlendiği için daha çok çıkıyorsunuz. Ve ekran tartışma programları, gerçekten düşünceye, fikirlere, analizlere kapı aralayan bir medya aracı olmayıp, bu kendini satan kişilerin saçma-sapan yorumlarını insanlara aktarıyor.

Satılan sadece o yorumcu değil, aynı şekilde o TV kanalının da olması gücün önemini bir kere daha ortaya koyuyor.

Ve ne yazık ki bizlerde ekran başında ne üdüğü belirsiz biri olan, hangi kılığa gireceğini bilmeyen dün dediğini bugün unutan, gazetecilik ahlakının “A”sından habersiz kişileri izlemek ve dinlemek durumu ile karşı karşıya kalıyoruz.

Bu kişiler, ne kadar gazeteciler, ne kadar televizyoncular, ne kadar kişilik sahibiler ayrı bir yazı ve tartışma konusudur. Çok bağıranın çok bildiği gibi bir fikir empoze etmeye çalışmaktan başka yaptıkları bir şey de yoktur.

Ülkemizin usta yazarlarından biri, bir yazısında böyle kişileri şu şekilde anlatmış:
“Gazeteci ya da akademisyen kılığında televizyonlardaki tartışma programlarına çıktıklarında en dikkat çekici özellikleri; alabildiğince fütursuz olmaları ve cehaletin verdiği cesaretle her söze sazan balığı gibi atlamalarıdır.
Zaman zaman yalakalıkta ölçüyü kaçırıp herkesi kendine güldürse de, "güç zehirlenmesine" uğramış iktidar sahiplerine pek şirin görünürler.”
Kritik bir süreçteyiz.

Benim insanlarımızdan tek ricam, kimi okuyup dinlediklerine dikkat etmeleridir.
Dinledikleri kişi dün ne demiş, bu gün ne diyor, ölçüp biçmeleridir.
Dün söylediğini bugün yalanlayan kişilere kesinlikle kulak vermemeleridir.
Zira onlar bugün söylediklerini menfaat icabı unutup, dün söylediklerine yeniden sahip çıkacak kadar da yüzsüzdür.
Bedelini ödemeniz onlar için yeterlidir.
Gazetecilik mesleğinin temelinden gelen, kedini bu işe adayan, yorumlarını doğru yada yanlış odaklı değil gerçek odaklı yapan ve bizi doğru olan bilgilere yönlendiren gazeteci ve yazarlarımız halen vardır.
Bu kişiler her ne kadar sermayenin eline geçirdiği Gazete ve TV lerde yer alamasalar bile, isteyen insanlarımız onları İnternet sayfalarından ve kanal sıralamalarda saklanmış TV’den takip edebilir.
Ülkemizin ve insanlarımızın bir hatayı daha kaldırabilecek, bir yanlış yönlendirmeye daha sürüklenecek gücü kalmamıştır.
Lütfen kimi okuyup, kimi dinlediğimize dikkat edelim….

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?