İyice yozlaşmaya giden bir toplum olmaya başladık.Duygularımızı kaybediyoruz.En tehlikelisi de kınadığımız ne kadar yanlış varsa bir bir hayatımıza almaya başladık.
Etrafında olan bitenden habersiz hayatımıza nereden geldiği belli olmayan,kültürümüze katkı değil aksine bozucu etkileri olan bir takım ucube adetler iyice kabak tadı vermeye başladı.
Oysa çokta uzun değil yakın geçmişimizde toplum kurallarını hatırlayacak olursak ne kadar çok şey kaybettiğimizi daha iyi anlayabiliyoruz.
Eskiden "Kapıyı kapat!" denilmezmiş. Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi ise edeptenmiş.
“Lambayı söndür” demezlermiş. Allah kimsenin ışığını söndürmesin. "Lambayı dinlerdir" derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış.
Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış. "Agâh ol eren ol" derlermiş. Nezaket, incelik, edep her işin başı imiş de ondan... Ona eren uyanık olurmuş. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış.
...
Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş. Hanımefendiliklerini gösterirlermiş.
Beylerde hanımlarına "Hanım" diye seslenir hürmet ve iltifatta ihtimam gösterirlermiş.
Küçükler büyüklerin yanında sesini asla yükseltmez büyüklerde küçüklere saygıyla davranmaya özen gösterirlerdi.
Gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış. Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için adı "Karınca basmaz Efendi” ye çıkan insanlar varmış.
Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edeptenmiş.
Misafir girilen ev bereketli sayılır,ikramda her türlü özen gösterilirmiş.Eğer bir eve uzun zaman misafir gelmemişse üzüntü duyulur akabinde de derhal kapı kapı dolaşılıp ısrarla misafir davet edilirmiş.
Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş. "Git bir daha gelme!" der gibi değil de. "Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş.
Çocuklar evin neşesi ve bereketi sayılır her türlü adabı maaşeret kuralları özenle öğretilir, büyükler gibi saygıyla iltifat görürlermiş.Çocuk eğitimi için her zaman, zamanın üstatlarından eğitim ve destekler alınırmış.
Canlı cansız her şeyin bir hatırı varmış. Eskiler hayatı o kadar nurani, o kadar temiz, o kadar manâlı yaşarmış.Saflıkta meleklerle yarışılırmış.
Necip Fazıl bu hali “Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler,
Ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler. " diye tarif eder.
Şimdi ise biz edebi özledik,saygıyı özledik,nezaketi özledik.Adam gibi adam olanları özledik.
Söylemeye dilim varmıyor ama bizden sonra gelecek nesiller günümüzü incelemeye kalkarlarsa vay halimize...
GÜNÜN SÖZÜ
Ehl_i diller arasında kıldım talep
Her hüner makbul imiş,illa edep illa edep..
Yunus Emre
TEBESSÜM
Bir gün Hoca, evinin penceresinde düşünceli bir halde otururken sokaktan bir cenaze geçiyormuş. Cenazenin arkasında yakınları:
- Ah, sen göçtün artık, o gittiğin karanlık, kimsesiz yerde ışığın yok, yiyeceğin yok, giyeceğin yok, soranın yok, diye feryat edip ağlarken, Hoca ağzının yarısını eliyle kapatarak karısına dönmüş:
- Hanım dikkat et. Bu cenaze galiba bizim eve geliyor. Koş kapıyı açıver, demiş.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?