Oğluma benim seçtiğim kızla evleneceksin dedim.”Hayır!” dedi.
Ama ülkenin en zengin adamının kızı dedim.”Peki!” dedi.
Ülkenin en zengin kişisini aradın ve “oğlumuz senin kızınla evlendirmek istiyorum” dedim.
“Hayır! “ dedi.
Ama oğlum ülkenin en büyük bankasında CEO dedim.” Peki” dedi.
Ülkenin en büyük bankasının sahibini aradım,Oğlumun bankasında CEO olarak çalışmasını istedim.”Hayır” dedi.
Ama ülkenin en zengin adamının damadı dedim.”Peki” dedi.
İşte siyaset böyle işler.
**
Sabah gözümüzü açar açmaz başlıyor siyaset.
Banyoda kullandığımız su siyasetin belirlediği fiyatlara bağımlı.
Çocuğumuzun okulda olması gereken saati, hangi müfredatı göreceğini, öğretmeninin kim olacağını siyaset belirliyor.
İşe giderken uyacağımız trafik kurallarını, işyerinin işleyiş normlarını, ödeyeceğimiz vergiyi, ne zaman emekli olacağımızı siyaset tespit ediyor.
Akşam eve giderken marketten alacağımız ekmeğin hangi kriterleri taşıyacağını siyaset belirliyor…
İstesek de istemesek de siyaset hayatımızın her alanına nüfuz ediyor. Biz siyasetle ilgilenmesek de o bizimle ilgilenmeyi ihmal etmiyor ve bizi çepeçevre kuşatıyor. Bu kadarla kalmıyor; siyaset, sadece bireylerin değil toplumların, ülkelerin ve tüm insanlığın kaderini çiziyor, dünyanın dengesini belirliyor.
Seçimler bitti ve siyasetçiler de işlerine güçlerine dağıldılar.Vatandaş ise beklentilerinin,verilen vaatlerin yaşamaya geçirilmesini beklemeye başladılar.Hepsini beklemek fazla hayalcilik olur ama hiç değilse yarısının bile yapıldığını görmek bir ümit olur.
Yağmur bütün çirkinlikleri temizliyor
Güzeldir yağmur; rahmettir,hayattır,berekettir,bolluktur.Toprak için candır.İnsanoğluna da canandır.Barajların kan damarlarıdır.Ağaçların doğanın ise kanı..
Ama…
Alt yapısı uyduruk,yolları uydurma, çıkarcılar tarafından yapılmış eğreti işler yüzünden de belediyelerin korkulu rüyasıdır,kabusudur.hakkı ile yağan yağmur, seçim meydanlarında “yol yaptık,alt yapıları yaptık..” diye hava basanların bütün hatalarını,yalanlarını,malzemeden ne kadar çaldıklarını bir bir gün yüzüne çıkarır.Yapımını peşkeş çektikleri dost ahbaplarının yarım yamalak çalıntısı bol yaptıkları işlerin faturaları ise döner dolaşır yine kendilerine bir bir kesilir.İçinde ah vardır,sızlanış vardır,öfke vardır.
Neyse ki seçim döneminde nisan yağmurlarından kıl payı kurtuldular da saçma sapan yapılan işler, ayıplar,hatalar tam anlamıyla ortaya çıkmadı.Bundan sonra da eğil yağmur taş yağsa kim takar.Diğer seçime ise daha uzun bir beş yıl var. Kim öle kim kala?
GÜNÜN SÖZÜ
Omnia fui,nihil expedit “Her şey idim;hiçbir şeye değmezmiş.”
Septimius Severuz
TEBESSÜM
Padişahın biri canı sıkılınca, bir ferman çıkarıp, tellallarla duyurmuş:
- Bana en güzel yalanı söyleyene bir küp dolusu altın vereceğim!.. Yalan söyleyen öyle bir yalan söylemeli ki; beni bile inandırmalı!..
Yalancılar, hemen saraya koşuşturup sıraya girmişler. Birinci sıradaki yalancı söz almış:
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.
Padişah kızmış:
- Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru, kartal aslan yavrusunu kaptığı gibi götürür!..
İkinci yalancı söz almış:
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..
Padişah bunu da beğenmemiş ve şöyle demiş:
- Komşu ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş, taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur!..
Üçüncü yalancı söz almış:
- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım, altı ay sonra geri döndü!..
Padişah bu yalanla da tatmin olmamış, doğruluk payı bulmuş:
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür, ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha "Bu yalandır." dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelerek söz almış:
- Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen; ödülümü ver. Yalan değil dersen; borcunu öde!..
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?