Eski adı ile Adalar denizi şimdiki adıyla Ege denizi uluslararası anlaşmalar hiçe sayılarak Yunanistan tarafından silahlandırmaktadır. Ege’de yaşanan sorunlar geçmişten günümüze Türk-Yunan ilişkilerinin ana dayanağını oluşturmaktadır. Orta doğudaki gelişmelere odaklandığımız bu günlerde Yunanistan’la yıllardır yaşadığımız zaman zaman iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren, Ege Denizi Kıta Sahanlığı Sorunu, karasularının genişliği, Doğu Ege Adalarının silahlandırılması, hava sahası ve fır hattı sorunları dondurulmuş halde durmaktaydı. Yakın zamanlarda Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler Türkiye’nin mavi vatan diye tanımladığımız deniz yetki alanında doğal gaz ve petrol araması Yunanistan ve Avrupa birliği başta olmak üzere birçok ülkeyi rahatsız etti ve bu sorunların dondurucudan çıkarılıp tekrar gündeme gelmesine neden oldu.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlardan birincisi Ege kıta sahanlığı sorunudur. Kıta sahanlığı Bir ülkenin ana karasına ait yer şekillerinin denizin dibindeki uzantısıdır. Burnumuzun dibindeki bağırsak duyulacak mesafedeki adaların Yunanistan’ın hakimiyetinde olması Yunanistan’ın bu adaların kıta sahanlığı olduğunu iddia ederek (Uluslararası hukuka göre adaların kıta sahanlığı olamaz) deniz sularını 12 mile çıkarmak istemektedir. Türkiye ise adaların kıta sahanlığı olmaz prensibine dayanarak kıta sahanlığının 12 mile çıkarılmasının savaş sebebi olduğunu belirtmiştir. Düşünsenize kıta sahanlığının 12 mile çıkması demek bizim balık avlamak için birkaç km açılan balıkçılarımızın Yunanistan sularına girmesi Türkiye’nin Anadolu yarımadasına hapsedilmesi demektir. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir zaten savaş sebebidir. Lozan Antlaşması Ege’deki karasuları 3 mil olarak kabul edilmiştir. 17 Eylül 1936 tarihinde Yunanistan bir yasa ile karasularını 6 mile çıkarmıştır. O dönemde iyi olan Türk-Yunan ilişkileri nedeniyle, Türkiye buna ses çıkartmamıştır. Böylece Yunanistan’ın Ege’deki payı %35’e çıkmıştır. 6 mili ancak 1964’te uygulamaya başlayan Türkiye ise, %8,8’lik bir paya ulaşmıştır.
6 mile göre Ege 12 mile göre Ege
İki ülke arasındaki diğer sorun Kıbrıs sorunu Kıbrıs adasında fiilen iki ayrı ülke var ama Yunanistan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımıyor. Türkiye’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanımıyor ve Günay Kıbrıs Avrupa birliğine üye biz de Avrupa birliğine adayız. Nasıl olacak bu iş takdir sizin. Yunanistan ve onu destekleyen Avrupa ülkeleri hukuksuzca adanın tamamını Güney Kıbrıs Rum kesiminin temsil ettiğini öne sürmektedir.
İki ülke arasındaki belki de en önemli sorun her Türkiye’nin doğrudan egemenlik hakları ile ilgili olan ve Türkiye’nin güvenliği açısından hayati öneme sahip olan Ege adaların silahlandırılması sorunudur. 1923’te Lozan Barış Antlaşması ve 1947 de ki Paris anlaşmasıyla silahsızlandırılmak şartı ile Yunanistan’a devredilen Ege deki bazı adaları Yunanistan silahlandırmıştır. Bu durum Lozan anlaşması hükümlerine aykırıdır, Türkiye bu duruma tepkisini 1960’lı yıllardan itibaren dile getirmekle birlikte bu konuda henüz bir ilerleme sağlanmamıştır. Türkiye yayınladığı Navtex’lerle gayri askeri statüsü olan bu adaların Yunanistan tarafından silahlandırıldığını duyurmuştur. Peki bu durumda Türkiye ne yapabilir:
. Adaların Yunanistan tarafından silahlandırıldığını Birleşmiş Milletlere taşıyabilir.
. Uluslararası mahkemelere başvurabilir.
. Yunanistan’ın adalar üzerindeki hakimiyetini tanımayabilir
Uluslararası Hukukta adaların silahsızlandırılmasına dair Maddeler
•Lozan Barış Antlaşmasının 13. maddesi ile Merkezi Doğu Ege Adaları İkarya, Midilli, Sakız, Sisam
•1947 Paris Barış Antlaşmasının 14. Maddesi de Oniki Adalar
•Lozan Boğazlar Sözleşmesinin 8. Maddesi ile Limni ve Semadirek Silahsızlandırılmıştır.
Görüldüğü gibi Yunanistan askerden arındırılması gereken adaları hızla silahlandırmakta ve asıl tehdidin Türkiye değil kendisi olduğu gerçeğini de gözler önüne sermektedir. 1996’da Kardak kayalıklarına Yunanistan’ın asker çıkarıp bayrak çekmesi ve akabinde sars komandolarının adaya ulaşıp Türk bayrağını göndere çekmesi Yunanistan’ın Egede ki emellerinin ne olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu uygulama ve politikalarla Yunanistan Türkiye’ye karşı düşmanca tavır takındığını resmen ilan etmiştir
Türkiye; Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü, dış politika kararlarının belirgin etkisini diğer ülkelere muhakkak hissettirmeli ve göstermelidir. Bu durum bir yanıyla ulusal güvenlik boyutu diğer yanıyla stratejisini belirleme bakımından ülke güvenliği için önemli bir konudur. Son zamanlarda Türkiye’nin ürettiği ihalar ve sihalar lazer güdümlü kısa ve orta menzilli füzeler, fırkateynler bölgedeki dengeleri değiştirmiş bölge ülkelerini özellikle de Yunanistan’ı tedirgin etmiştir. Sahada güçlü olanın masada da güçlü olacağı düşüncesiyle Türkiye hem sahada hem masada diplomasi ile bölgesel bir güçtür ve küresel bir güç olmak yolunda hızla ilerlemektedir.