Ne kadar Gaziantep’te “ her şey yolunda” sloganlarıyla toplumu zorlasak ta, başımızı kara kara kumlara gömsek te, rengi kaçmış pembe tablolar çizmeye çalışsak artık kabul etmeliyiz ki hiç bir şey eskisi gibi değil, olamayacak ta..
Gaziantep’li yüksek egosuyla bir zamanlar çevre illerden gelenlere bile tahammül edemezken, “dışarlı” diye ikinci sınıf muamelesi yapıyorken, sonrasında Suriyeliler başta olmak üzere göçmen cenneti haline geldi. İflas edenlerin yerlerini yabancılar alıyor. İşletmelerde, fabrikalarda hatta evliliklerde dahi Antepli dışında her milletten görmek mümkün. Ve şimdilerde hızla değişen demografik yapısını sadece seyretmekle yetiniyor.
Ve…artık bir zamanların tarihi, yemekleri ve otantik kültürleriyle anılan bu kent, son zamanlarda sadece polemiklerle, skandallarla anılmaya devam ediyor.
Metropol şehir Gaziantep, Gastronomi Şehri Gaziantep, Sanayi şehri Gaziantep’te bir baba çocuklarına artık bakamayacağını anlatan bir mektup yazarak evlatlarından vaz geçebiliyor.
Yine sözde bir anne, el kadar bebeğe acımasızca şiddet uyguluyor ve Gaziantep’in adı yine bir anda ülke gündemine düşüyor. Tüm gün boyunca Gaziantep ismi bu şiddet görüntüleri ile birlikte geçiyor.
Siyasetçileri eski dönemlerde olduğu gibi halkın içinde görmek mümkün değil. Çoğunluğunu halkın arasında dertlerini dinlerken değil düğünlerde derneklerde şahitlik yaparken daha çok görür olduk. Pek çoğunun telefonlarına dahi ulaşılamıyorken Muhalefette dahil klavye başında siyaset modası yüzünden vatandaş sorunlarını paylaşacak muhatap bulamıyor.
Bir zamanların gözde üniversitelerinden Gaziantep Üniversitesi eğitim açısından kan kaybederken adı bilimsel çalışmalarla anılmak yerine yöneticilerin talihsiz açıklamalarıyla, gaflarıyla anılır oldu. Mesela halen Rektörün, İlahiyat Fakültesi’nin mezuniyet töreninde öğrencilere, “Paranız olmazsa namaz bile kılamayız” demesi unutulacak gibi değil.
Bir yanda ultra lüks bir yaşam sürdüren, şuursuzca harcayan, sınırları zorlayan bir güruh varken, diğer yandan sayıları hızla artan, aşırı derecede yoksul bir kesim ile günden güne eriyen, kaybolan orta kesim de kaybolmakta. Kara paralarında aklanma cenneti Gaziantep Türkiye’nin Beyrut’u olmaya aday bu kentte insanlar ve gelirleri arasındaki ürkütücü uçurum, kaçınılmaz sona iyice yaklaştırıyor.
Gaziantep artık;
Aşırı pahalılıkta İstanbul’la yarışan emlak piyasasıyla memurun, öğrencinin kabusu olmasıyla,
Kalitelinin ahlaklının, eğitimlinin değil; bol paralının itibar gördüğü kafa yapısıyla,
Nüfusları hızla artan göçmenleri ve sebep oldukları sorunlarıyla,
Cep yakan gıda ve yemek sektörüyle,
Dar gelirlinin uzaktan seyrettiği meşhur fiyatlı baklavasıyla,
Akıllara ziyan, bol soru işaretli, aniden zenginleşen tuhaf kesimleriyle anılır oldu.
Artı eski bildiğimiz Gazi şehir değil..
GÜNÜN SÖZÜ
Garibim; ne bir güzel var avutacak gönlümü bu şehirde, ne de bir tanıdık çehre. Bir tren sesi duymaya göreyim; iki gözüm, iki çeşme...
Orhan Veli Kanık
TEBESSÜM
Temel araba kullanıyormuş. Yoldaki yazıları okumaya başlamış. “Yavaşla 80 km.” Temel hızını 80’e ayarlamış. “Yavaşla 60 km” Temel hızını 60’e ayarlamış. “Yavaşla 40 km” Temel hızını 40’a ayarlamış. “Yavaşla 20 km” Temel hızını 20’ye getirmiş. Bu arada da iyice sinirlenmiş.
Daha sonra bir tabela daha görmüş. “Yavaşla kasabasına hoş geldiniz”
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?