İkinci Dünya Savaşının en şiddetli yaşandığı yıllarda ülke,savaşın da şiddetiyle her türlü sıkıntıyla boğuşmak zorundaydı.Anadolu halkı,bir yandan cepheye gönderdiklerinin kara haberleri ile kavruluyorken, geride kalanların yokluk ve hastalıklarla mücadelesi zor ama çok zor zamanlardı.
Yokluğun ve acının en ağır zamanlarında ülkemize son darbeyi vurmaya hazırlanan Avrupa’nın bir numaralı casuslarını yetiştiren İngiltere, Anadolu’ya halkın ve bölgenin yaşam şartlarını tespit etmeleri için en iyi ajanlarını gönderirler.Ülkelerine gönderdikleri raporlar bizim için normal,onlar için şaşırtıcıdır.
Raporlarda şunlar yazar: “Bu Türkler çok tuhaf insanlar.Bencillik diye bir duyguları yok.Hiçbir imkanları yok ve yiyecekleri tükenmek üzere.Erkekleri cephede ve bakacak hiç kimseleri yok. İlaçları yok denecek kadar az. Ama evlerinde pişirdikleri çorbaları birbirleri ile paylaşıyorlar.Oysa yarın bulamayacaklar.Ekmeklerini eşit olarak birbirleriyle bölüşüyorlar.Ya bizde sonradan aç kalabiliriz diye umursamıyorlar.En tuhafı da bütün bu zorluklara rağmen isyan etmeyip,şükredebiliyorlar.Bizim bu zihniyetteki bir milletle baş etmemiz çok zor.”
Bu millet tarihi boyunca pek çok depremler, yıkımlar,savaşlar yaşadı.İhanetler,satılmışlıklar gördü.Ama tam düştü denildiği yerden yeniden ayağa kalkıp daha da güçlü olarak yoluna devam etmeyi bildi.
Bugünde bölgede var olan sıkıntılar, terör, kaos, Suriye'de ve çevremizdeki savaşlar, bütün bu olumsuzluklara rağmen dimdik ayakta durmaktayız.
Son yaşadığımız Elazığ depreminde tüm dünya bir kere daha gördü ki bu millet ne yaşarsa yaşasın en küçük bir olayda dahi tek yürek olup ayrılıları bir kenara bırakarak yaralarını sarmaya koşar ve asla zorda olanı kaderine terk etmez.
Küçük hesapları olanlara verilebilecek en büyük dersleri yine verdik vermeye de devam edeceğiz.
GÜNÜN SÖZÜ
BirIik ve beraberIik öIümden başka her şeyi yener.
Atatürk
TEBESSÜM
Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler.
Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu.
- "Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
Avukat bir süre düşündü, sonra:
- "Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?"
Görevli utandı:
- "Şey... hayır."
- "Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?"
Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:
- "Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?"
Görevli yerin dibine geçmişti sadece,
- "Hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
- "Pekala,ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?