
DİLİN KEMİĞİ
GAZİANTEP’E BU KADAR HAKSIZLIK TA ..YOK ARTIK!!!
Ulusal bir haber sitesinin Gaziantep temsilcisi bir köşe yazarının “Gaziantep’te Neler Oluyor?” başlıklı köşesi dikkatimi çekti.Bizim bilmediğimiz başka bakış açılarının dikkatini çeken bilmediğimiz ne gibi sorunlarımız varmış, diye yazıyı incelediğimde tek dikkatleri çeken reklam içerikli ısmarlama bir yazı olmasından ötesinin olmamasıydı.
Ulusal basının sabah kuşağı programlarında bir tepsi baklava ve şişkin ibanlarla gazetesinden söz ettirenlere çok alışkınız da reklamın bu kadar isminin ayan beyan ilan edilerek ve diğer rakiplerinin de gömülerek köşelere taşınmasına çok rastlamamıştık; görmüş olduk.
Gaziantep dünyada da görülen global krizler sebebiyle eski zamanlarındaki parlak ışıltısından uzaklaşmaya başlasa da bir yolunu bulup krizlerden sıyrılmayı başarmış bir şehirdir.İş adamları ürünlerinin numuneleri ile dünya pazarlarını dolaşıp yeni müşterilerin peşinden koştururlar.Ekonomik olarak ne kadar sıkışsalar da her zaman bir B-C planları vardır.Krizleri fırsatlara çevirmekte ayrı bir ustalık alanlarıdır. Hatırlarsanız, 2008'de yapılan Irak'taki bir basın toplantısı sırasında Başkan Bush'a atılan ayakkabının Gaziantep’ ta yapılmış olmasının ortaya çıkmasıyla bunu fırsata çevirerek bir anda dünyada sipariş yetiştiremeyen ayakkabı üreticilerimizi unutmayalım. Kontrolsüz göçler yüzünden her metropol kentin sorunlarını yaşamak zorunda kalsa da bir şekil de yine de çabalamayı bırakmayan Gaziantep ’e haksızlık yapılması kabul edilebilir olamaz.
Yazarın en alakasız iddiası da şöyle ki yazının bu kısmını sizlerle paylaşıyorum;
“İnovasyon yapamayan kendini ve işletmesi¬ni yenilemeyen maalesef yenilmeye ve yarışta geri kalmaya mahkûm. Gaziantep’te de geleneksel yöntemler ile üretim yapanlar artık elenmeye başladı. Kla¬sik halı üreterek, iplik üreterek, kumaş ürete¬rek, unu, makarnayı, bulguru basit bir amba¬lajlama yaparak artık dünyada söz sahibi olun¬muyor. Kafaları değiştiremezsek örneğin şu sıralar olduğu gibi komşumuz Suriye’nin ihti¬yaçlarını karşılamak için yüzlerce gıdacımızın maliyetinin altında ürün satmak için birbiri¬ne girmek zorunda kalması acı gerçeğiyle daha çok yüzleşiriz…”
Bu yoruma kesinlikle katılmıyorum.İddianın aksine Gaziantep’li iş insanları dünya pazarlarını,fuarlarını takip ederek kendini sürekli güncelleyen ve çağı yakalamakta acele eden bir anlayışa sahiptir.Sıkı bir takiple de bunu yerinden görmek mümkündür.İnovasyona ne kadar önem verdiklerini ve bunu yakalamak için genç ekiplerle kadrolaşmaya gittiklerini yakından takip ettiğim iş insanlarının sayısı çok fazladır.Her alanda yenilikçi ve ilklerin şehri olarak iddianın altını doldurmak içinde en çok patent başvurusu yapan şehirler arasında ilk onda olmasını gösterebiliriz.Ayrıca Gaziantep yıllarca teşvik alamadan kendi göbeğini kendi kesen,yardımlarla ve hayırlarla şehrin kalkınmasına destek veren hayır severleriyle,çalışmadan yorulmadan koşturan ve şehir dinamiklerine önem veren bir anlayışla bölgenin en önemli kentlerinin başındadır.Ayrıca burada kente değer katan ve her plartformda anılmasını sağlayan çalışkan başkanı sayın Fatma Şahin’in emeklerine de değinmeden geçmeleyelim.
Sezar’ın hakkı Sezar’adır…
GÜNÜN SÖZÜ
Keskin dişIi kapIana acımak, zavaIIı koyuna haksızIıktır.
TEBESSÜM
Temel ile Dursun konuşuyorlardı…
Temel Dursun’a sorar:
– Savaş çıkarsa yandık galiba.
Dursun düşündü:
– İki olasılık var, dedi. Ya çıkar ya çıkmaz. Çıkmazsa mesele yok, çıkarsa iki olasılık var:
Ya çürüğe çıkarız ya askere alınırız. Çürüğe çıkarsak mesele yok, askere alınırsak iki olasılık var: Ya geri cephe ya ileri cephe. Geri cephede kalırsak mesele yok, ileri cepheye gidersek iki olasılık var: Savaşı ya kazanırız ya kaybederiz. Kazanırsak mesele yok, kaybedersek iki olasılık var: Ya esir düşeriz ya ölürüz. Esir düşersek mesele yok, ölürsek iki olasılık var: Ya gömerler ya kağıt fabrikasına yollarlar. Gömerlerse mesele yok, kağıt fabrikasına yollarlarsa iki olasılık var: Ya gazete kağıdı ya tuvalet kağıdı. Gazete kağıdı olursak mesele yok, tuvalet kağıdı olursaaak… İşte o zaman yandık Temel!
--
Bektaşi'ye sormuşlar.
- Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş, ne diyorsun bu işe?
- Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum, demiş.