Gastronomi kenti unvanı bir şehir için her zaman artıdır.Kolay kolay da kimseye vermezler.Reklamı olsun,isim yapması olsun,tanıtım olsun güzel bir gelir kapısıdır.Gaziantep’te bu unvanı bileğinin hakkı ile almıştır.
Büyük heyecanlarla aldığımız bu güzel unvanın ekmeğini şehir halkı olarak birkaç torpilli,eş dost dışında henüz yiyemedik. Otelcisinden, restaurant sahibine, bakliyatçısından, tatlıcısına herkesler bu işin kaymağını ne zaman yiyeceğiz diye sabırla beklemekteler. Zaten henüz dışarılardan beklenen ilgi görülemediğinden onlarda hırslarını fiyatları yükselterek yerli halktan çıkarıyorlar.En masumundan bir nohut dürüm 8 TL…daha ne diyelim!
Gastronomi festivali dün gösterişli bir şekilde başladı.Program takvimi gerçektende özenle hazırlanmış,hiçbir şey göz ardı edilmemiş.Bazı eksiklikleri olsa da belediyelerimizin çabalarını yürekten alkışlıyoruz.
Festival etkinliği gerçektende şehir için çok önemli olsa da,ekonominin durumu da ortada.Zaten Türkiye’nin en borçlu ikinci belediyesine sahibiz.Sayın Cumhurbaşkanımız sürekli israftan kaçının diye uyarıyorken,neden daha az masrafla daha gösterişli ses getiren festivalimiz olmasın ki?
Gaziantep bu anlamlı festivali gösteriş ve fuzuli masraflar yerine,az maliyet ve çok etkinlikle de süsleyebiliriz.Anlayamadığımız, bizim zaten birbirinden değerli şeflerimiz,ustalarımız varken, adı aşk dedikodularına karışarak sözde ün yapmış,Gaziantep mutfağından uzak şeflerin davet edilip bunlara gereksiz masraflar yapılması..
Yine bizim çok değerli mahalli sanatçılarımız varken,yüksek fiyatlı şarkıcıların davet edilmesi bana çok yanlış geliyor.Zaten festivallerde ana temalar şarkıcılar,konserler değil, bölgenin zenginlikleri,yemekleri ve farklı özellikleridir.Diğerleri sadece basit bir renk katarlar ki oda yine güzelim mutfağımızın gölgesinde kalır.Dışarıdan gelecek bir ziyaretçi için patlıcan kurusunun,fıstık ezmesinin çekeceği ilgi medyatik! bir şahıstan çok daha fazladır.Ayrıca çokta iyi biliyoruz ki bizim yerli sanatçılarımız,çok daha az bir ücretle ve hatta pek çoğu gönüllü olarak,çok daha coşkulu,renkli ve etkili programlar yaparlar.Dünya da da festivaller artık böyle olmaya,millileşmeye başladılar.Festivallerin baş aktörleri yine yerli halktır.Dünyaca ünlü Rio Festivalinde sadece Brezilyada dans okulları öne çıkarken,peyniri ile ünlü Hollanda da festivalde tepeden peynir yuvarlama yarışları, İspanya’da da boğanın önünde koşma yarışları,Hindistan’da insanların birbirlerinin yüzlerini boyadıkları,milyonlarca insanın her yıl akın ettiği Holi festivali..yani yerli halkın katıldığı ve akıllarda sadece bu etkinliklerin kaldığı festivaller vardır..
Para bol olsa sıkıntı yok;Rihanna’ da gelir Gaziantep’e,Madonna’da,mezardaki Micheal’da..Ama zaman hesaplı ve akıllı olmak zamanı.Yoksa bu güzelim gastronomi festivalinin arkasında çer çöp toplamanın yanında, harcanan masraflar vatandaşın cebine dokunup suya,sabuna yansırsa vay halimize.
Zaten ortalık zam yapmak için fırsatçı kaynıyor..Ona göre…
Minik bir bilgi; Birkaç hafta önce diğer bir gastronomi kenti olan Hatay’da iki günlük bir iş ziyareti için bulunduk.Kaldığımız otelde batılı bir tur sahibi ile tanışmak fırsatımız oldu. Gaziantep’in gastronomi unvanından sonra ücretlerin çok arttığını,tercih olarak başka alternatifler arandığından bahsetti;üzüldük.Emsal olarak ta Hatay’ından bir gastronomi kenti olduğu halde çok ucuz olduğunu belirtti;üzüldük.Gaziantep’in tarihi ve gezinti mekanlarının daha çok olmasına rağmen pahalılık yüzünden eski iltifatını kaybetmeye başladığını söyledi;üzüldük. Adımızın yemeği güzel,baklavası güzel,gezinti mekanları güzel ama çok pahalı olarak öne çıkmasına gerçekten de çok üzüldük…
GÜNÜN SÖZÜ
Parayı köleniz yapın, yoksa efendiniz olur.
Bernard Shaw
TEBESSÜM
Gaziantepli bir ağa İstanbul’a gelmiş , bir lokantadan içeri girmiş . Lokantanın kapısında bir papağan var :
-Hoşgeldin Antepli , Hoşgeldin Antepli diye naralar atıp duruyor.
Ağanın çok hoşuna gitmiş . Lokantanın sahibini çağırmış yanına .
-Bu kuş benim Antepli olduğumu nerden anladı ?
Lokantanın sahibi :
-O çok zeki bir hayvandır , içeri girenin nereli olduğunu hemen anlar , demiş .
Ağa papağanı ona satması için adama baskı yapmış ve büyük paralar teklif etmiş.
Lokanta sahibi :
-Bu papağan bizim işletmemizin simgesi , satamayız ama sen istersen sana bunun yumurtalarından satarım , bunun yavrularıda o kadar zeki olur , demiş ve bir hayli yüksek bir rakama anlaşmışlar .
Lokantacı söz vermiş ama ortada yumurta yok , girmiş kilere , eline bir sepet almış önüne ne yumurtası gelirse doldurmuş , tavuk yumurtası ,hindi yumurtası , bıldırcın yumurtası .., önüne ne gelirse yani … Ağaya sepeti vermiş . Ağa heyecanla köyüne dönmüş . Aşiretini toplamış ve :
-Antep’i meşhur edeceğiz , bu yumurtaların anası adamın nereli olduğunu anlıyor , ondan doğanlarda onun kadar zeki olur , hemen bir kuluçka makinesi bulun der .
Kuluçka makinesi bulunur ve aşiret beklemeye başlar . 15 gün sonra civcivler çıkar , kimi tavuk , kimi hindi , kimi bıldırcın .., çıkan civcivlerin . Ağa beyninden vurulmuşa döner ve hemen İstanbul’un yolunu tutar yeniden ve aynı lokantaya gelir . Papağan ağayı görünce başlar :
-Keriz Antepli , keriz Antepli ..,
Ağa papağanın kulağına eğilir …
-Ulan benim keriz olduğumu bir tek sen biliyorsun ama senin ne ahlaksız olduğunu bütün Antep biliyor .., der .
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?