Bugünkü dersimiz de anatomi olsun dedik.Çünkü ne zaman eğitim sistemimiz ile ilgili bir şeyler karalamaya çalışsam,eleştirilerin tenkitlerin ardı arkası kesilmez oluyor.O yüzden eğitim konularına çok fazla girmeyip bildiğim yerden yazmak daha cazip geliyor.Doğru söyleyeni zaten yedi köyden kovuyorlar.
Hepimizin de iyi bildiği gibi omurilik, hayati önemi olan bir kemik sistemimizdir.İnsanı ayakta tutan, ana eksen kemiklerden oluşan omurgamızdır.En küçük bir aksaklığında da hayat kalitemiz düşüşe geçer ve hekimlerin kapılarını aşındırmaya başlarız.
Ancak insanoğlunu gerçek anlamda şahsiyetli ve onurlu yapan, dimdik ayakta tutan şey kemiklerden oluşan omurga değil, ilkeleri ve prensiplerdir. Düşüncelerin doğruluğundan oluşan omurgadır.
Bu yüzden de insanoğlunu omurgalılar ve omurgasızlar diye iki gurup altına toplamaktayız.
Nasıl teşhis edilebilirler?
Omurgasız insan, günümüz tabiriyle her ortama uyum sağlayan, köşeleri, çizgileri, en önemlisi de ilkeleri olmayan insanlar içindir.
Omurgasız kişilerin hafızası çabuk kaybolur. Olaylarla birlikte sağa sola savrulup dururlar.
iki yüzlüdür ama samimiymiş gibi görünür. Arkasından konuştuğu ve kendi arkasından konuştuğunu bildiği insanlarla yan yana gelince anında kanka olur. Ortamına göre şekil alır. Doğruları, karakteri, çizgisi asla yoktur.
Belli bir kimlik ve şahsiyet sahibi değillerdir.Hiç kimseye karşı vefa ve sadakat sahibi de olamazlar.
Kendi menfaatlerinden başka bir şeye bağlı olmazlar.O yüzden menfaatleri bittiğinde kim olursa olsun terk edip bırakıp giderler.
Tek dost kendi nefisleridir.Tek arkadaş kendi menfaatleridir.Hayatlarında belli bir dostluk yoktur.
Omurgasızlar diğer normal insanlardan farklı olarak dik bir duruşları vardır.Bu durum sizleri “Acaba özel bir korse mi kullanıyorlar? “ diye yanılgıya düşürmesin.Onları dik durmasını sağlayan,aşırı özgüven,sınırsız ego ve saçma sapan kibirleridir.Oysa parmağınızla iteleseniz yere kapanmaları an meselesidir.
Omurgasız olduklarından vicdan gibi,acımak gibi,merhamet,üzüntü duymak gibi değerleri yoktur.Haliyle de acı çekmezler.
Günün adamıdırlar.Kendi tabirleri ile tarlaları başlarında gezerler.Zamana göre bukalemun gibi gösterdikleri değişimlere bazen kendileri bile şaşırırlar.Keskin dönüşler,hızlı girilen virajlar onları etkilemez.Yeter ki sonunda çıkar olsun,menfaat olsun.
Ne acıdır ki ihtiyaç duyulduklarından olsa gerek sayıları her geçen gün artış göstermektedir.Tek kullanımlık mendiller gibi hem ihtiyaç hem de gereksizdirler.Geri dönüşümleri de yoktur.
Onlar fıtık olmazlar.Çünkü fıtık; Bir omurgalı insan hastalığıdır.
GÜNÜN SÖZÜ
Belki sandığın kadar harika değilsindir de hep insanlar seni idare etmiştir.Bir de böyle düşün.!
TEBESSÜM
Genel müdür, öğle paydosunda yeni atandığı kurumun kantininde fıkra anlatıyordu. Çevresindekiler de kahkahalarla gülüyorlardı.
Genel Müdür, grupta anlatılanlara kayıtsız kalan birini fark eder ve sorar: “Sen neden gülmüyorsun, anlamadın mı espriyi? Aldığı cevap:
– “Anlamasına anladım da, ben sizin kurumunuzda çalışmıyorum.”
**
Adam meyhanede kafayı çekmiş, ortalığı birbirine katmış. Karakola götürüldüğünde de camı çerçeveyi indirmiş. Tutup hakimin karşısına çıkarmışlar. Adam hakimden özür dilemiş ve “Avukatım gelmedi.” demiş. Hakim duruşmayı sonlara bırakmış. Son duruşma saati geldiğinde avukat hala ortalıkta yok.
Hakim dosyayı incelemiş ve: “Sen hem karakolda, hem savcılıkta, hem de mahkemede suçunu itiraf etmişsin. Tanıklar da var… Avukatın gelip ne söyleyecek?” adam boynunu bükmüş: “Valla benim 1000 TL’mi aldı. Ben de onun gelip ne söyleyeceğini merak ediyorum!"
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?