USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Şimdi de hedef çocuklarımız mı?

19-09-2015

Son araştırmalara göre dikkate alınmayan korkunç bir gerçek var. “Bir ayda 1486 çocuk kayıp”

İstatistiklere göre“Yurdun dört bir yanından gelen kayıp çocuk haberleri her geçen gün artıyor. Sadece Mart ayında 1486 çocuk kayboldu. Bunlardan bin 85’inin izi bulunurken 401 çocuktan hiçbir haber alınamadı.” 

Konu gerçekten üzerinde özel olarak durulmayı ve çok yönlü bir şekilde araştırmayı hak edecek değerdedir, önemdedir. CHP’nin Meclis Araştırması için önerge vermesi ve Meclis’te bu sorunla ilgili bir Araştırma Komisyonu kurulması yerindedir. Lakin yeterli midir,zamanla göreceğiz.Fakat kanaatimizce bu olay basit bir “adi suç” kapsamında değerlendirilecek bir olgu olmanın çok ötesine geçmiştir.  

“Çocuk kaçırma” geçmişte de  oluyordu. Ancak şimdiye hep tek tük olurdu. Bütün bir yılda sanırım aşağı yukarı 20’yi, bilemediniz 30’u geçmezdi. 1970 öncesi veya 1980 öncesi “kardeş kavgası”nın tavan yaptığı kanlı dönemlerde, her gün en az bir iki kişinin siyasal cinayetlere kurban gittiği, asayişsizliğin, terörün kol gezdiği yıllarda bile dikkati çekici bir “çocuk kaçırma” furyası söz konusu değildi. Bugün kentlerde eski tarzda siyasal terör eylemleri yoksa da, “maganda terörü”, “kapkaç” eylemleri azımsanmayacak derecede ise de birden “çocuk kaçırma” olayları diğer can ve mala saldırı olaylarını sollayıp geçmiştir.  

Geçmişte aileler üniversitede okuyan çocukları için “terör kurbanı” olacakları kaygısıyla, korkusuyla yaşarlarken, şimdilerde anaokulu, ilkokul, ortaokul yaşındaki çocukları için benzer kaygı ve korkular içindedirler. Özellikle son iki yıldan beri çocuklara yönelik gözle görülür saldırganlık, şiddetten ziyade göze çarpmamaya çalışarak icra edilmekte ve çoğu vakada çocuklar kimin, nasıl, neden, nereye kaçırdığı bilinmeden, bulunmadan kaçırılmaktadırlar. 

  • Kaçırma olayları iki yıl öncesine kadarki kaçırma olayları ile kıyaslanmayacak derecede sayıca katlanmıştır. Sadece 2010 Mart ayında 1486 çocuk kaçırma olayı “korkunç” bir rakamdır.
  • Kaçırma eylemleri yurdun dört bir yanında vuku bulmakta(Eskiden sadece İstanbul gibi büyük şehirlerde bu kabus yaşanırdı)
  • Çok ustaca, adeta profesyonelce icra edilmektedir. Ve her nedense bu kayıpların çoğunluğundan haber dahi alınamamıştır.   

Bu kaçırmaların sadece“cinsel suç” veya “töre” kapsamında olmadığı besbellidir.  

Oysa sadece geçen ay kaçırılmış ve hiç biri bulunamamış 1486 çocuğun bu “töre / gelenek” kurbanı olmadıkları kesindir. Sanki gizli bir el, toplumun sinirlerini bozmaya, sindirmeye, insanları hiçbir şey düşünemez, tir tir titrer hale getirmeyi amaçlıyor.Yoksa Türk toplumuna karşı yapılan çok bilinçli, planlı yeni tür bir “psikolojik savaş” operasyonu mudur? 21. Yüzyıl’da “post-modern” yeni savaşma tarzının bir uygulanması mıdır ve yurdumuz bu anlamda hem bir hedef ve kurban, hem de bir deney tahtası olarak mı kullanılmaktadır? Bilmiyoruz. 

 Ama Devlet’in bu konuya, “adi olay”, “bireysel güvenlik” gözüyle değil, doğrudan doğruya “ULUSAL GÜVENLİK” gözüyle bakması gereği kendini dayatmaktadır.

Çocuklarımız her ay binlerle kaçırılmakta ve bir daha bulunamamaktadırlar. Çocuklarımızı koruyacak olan, koruması gereken güç en başta polistir.Ancak Emniyet’in bu sorunun yanıtını aramak şöyle dursun sorduğunu bile gösterir bir emare yoktur. Görünen odur ki;

Devlet,rantlara peşkeş çekilen projeler yüzünden,dayanıksız yapılanma yüzünden deprem kuşağı üzerinde bulunan vatandaşlarının canını koruyamıyor,

Yine rantlara kurban ettiği ilkel maden ocaklarında toprak altında çalışan maden işçini koruyamıyor,

Uyuşturucu tacirlerinin okul etraflarında hoyratça gezmelerine göz yumup, kaybolmaya meyilli gençliğini koruyamıyor,

Sadist kocasından şiddet gören,katledilen kadınını koruyamıyor,

Hiç değilse;

Kendini korumaktan aciz,savunmasız ve geleceği olan yavrularına sahip çıksın.Hiç değilse bunda başarılı olsun….

GÜNÜN SÖZÜ

Çocuklarınızı devriniz için değil, onları devirleri için yetiştirin…

 (Hz. Ali)

TEBESSÜM

Küçük Abraham yedi yaşında, Yahudi İmam Hatip Okulu’na gitmeye başlamış.
Akşam eve dönünce “Anne bugün Musa Peygamber’i öğrendik” demiş
“Anlat bakalım yavrum neler öğrendin?” demiş annesi. ” Anneciğim biliyor musun Musa Peygamber bir Mossad ajanıydı.
Gördüğü eğitim sayesinde Mısır firavununun sarayına kimseye çaktırmadan girdi. Esir alınmış Yahudileri Kızıldeniz’in kenarına kadar kaçırmayı başardı. Denizi geçmek için bütün Yahudilere emir vererek yüzen köprüler kurdurdu ve Yahudiler Kızıldeniz’in doğusuna geçmeye başladılar. Tam geçerlerken bunları orduları ve zırhlı birlikleri ile takip eden General Firavun yetişti. Musa Peygamber cep telefonuyla Mossad’a haber verdi. Mossad İsrail hava kuvvetlerine bildirince hemen F-16’larla Fantom uçakları köprüye varan Mısır ordusunu ve tankları bombalamaya başladılar. Köprünün yarısına kadar gelmiş Mısır ordusu ve general Firavun denize düşerek boğuldular ve Yahudiler selametle karşı sahile geçtiler.” 
Annesi dehşet içinde sormuş
“Abraham, haham hocan cidden böyle mi anlattı?” 
“Anne tam olarak böyle anlatmadı, ama hocanın anlattığının aynısını sana söylesem hepten inanmayacaksın!”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?