Bir zamanlar Köy Enstitüleri vardı, her bir öğrenci o okullarda birer çiftçiydi, marangozdu, berberdi,
sağlıkçıydı 1946’da dönemin iktidarına oy kaybettireceği gerekçesi ile kapatıldı. Bizler o zamanının eğitim
sistemine yetişemedik ama 50’li yaşlarda olanlar bilirler 1970 ve 1980’lerde eğitimin nasıl yapıldığını.
İlkokulda siyah önlük (sonradan maviye döndü), orta okulda ve lisede erkekler ceket ve pantolon kızlar
etek ve gömlek giyerdi. Erkeklerde saçlar şimdiki gibi uzun olmazdı sakal bırakılmazdı, kontroller yapılırdı
okullarda. Kızlar ise tırnaklara oje, sürülemez, spor ayakkabıyla okula girilemezdi. Erkekler kravat, kızlar
fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi. Sabahları bahçede sıra olunur,
pazartesi sabah cuma öğleden sonra okul müdürü konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu
yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, her gün okula girerken andımız okunurdu, İstiklal Marşı şimdiki gibi
sınıflarda okutulmazdı dışarıda kış kıyamet olsa da bahçede sıraya girilir bahçede okutulurdu. Marş
okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu. Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye
korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü. Forma ile
okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların eteklerin, içine sokulur, okul
renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi. Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar
erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi. O zamanlar cep telefonu yoktu
dolayısıyla sosyal medyada yoktu, arkadaşlık bağları şimdikinden daha güçlüydü, sokaklar ise şimdikinden
daha güvenliydi, çıkıp özgürce oynardık sokaklarda ayak tabanlarımız şişene kadar.
Coğrafya derslerinde ülkeler anlatılır, haritalar çizdirilirdi, Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken
utanılır, edebiyatta aruz ölçüsü ezberlerken delirirdik, milli güvenlik denilen bir ders vardı askeri görevliler
derse girerdi bu derslerde hepimiz vatansever olmayı öğrenirdik. Eskiden okullarda disiplin vardı müdür
yardımcısı ya d öğretmen koridora çıktığı zaman koridorda hiçbir öğrenci kalmaz herkes sınıflarına
geçerlerdi. Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerini olduğu klasörlerde taşınırdı, ders yılı başında
mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu
yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında
kitabı olmayan azarlanırdı. Sınıflar kalabalıktı ama çıt çıkmadan ders dinlenirdi, boş derslerde sınıftan
çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı. Ödevler mutlaka yapılır, dönem
ödevleri için kütüphaneler, ya da gazetelerin kuponla verdiği ansiklopediler kullanılırdı, bilgiye ulaşım
şimdiki gibi kolay değildi ama daha mutluyduk, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı. Karne
gününe kadar notumuzu bilmezdik, karne günü geldiğinde karnede zayıf dersleri anne babamıza nasıl
söyleyeceğimizi düşünür eve korku ile giderdik. Şimdiki gibi öğretmenden not istemem ne mümkün kimse
buna cesaret edemezdi, şimdiki gibi özel okullar yoktu dolayısıyla not şişirme ve öğretmene saygısızlık,
okula hiç gelmeden okuldan mezun olma durumları olmazdı, öğretmene saygı hat safhadaydı öğretmeni
dışarıda gördüğümüz zaman önümüzü iliklerdik, erkek öğretmenler şimdiki gibi sakal bırakmaz kot pantolon
giymezlerdi, kadın öğretmenler ise abartılı makyaj yapmazlardı.
Evde herkesin yatış saati belliydi anne babamız yat dediğinde yatar yatılır, sabah okula servis yerine
yürüyerek ya da otobüsle gidilirdi, arada çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi, okulun
herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul
dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bir posta daha dayak var. Kızlarla
erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı. Yerli malı
haftası olurdu sınıflar piknik alanına döner, her tür yiyecek bulunur ve bu yemekler paylaşılırdı. Kitap
okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır
kütüphanede okurduk.
Şimdilerde o günleri hasretle anıyor son 40-50 yılda eğitimin nereden nereye geldiğini görüyor
üzülüyoruz.