Doğrudan tükettiğimiz suyun yanında dolaylı olarak tükettiğimiz su sanal su olarak
tanımlanmakta.1 bardak kahve üretiminde 140 litre, 1 bardak portakal suyu üretiminde 180 litre,
giydiğimiz pamuklu kıyafetlerimizde 2700 litre, 1 hamburgerin üretiminde 2400 litre yani 120 damacana
su tüketildiğini biliyor muyuz? Hızlı şehirleşme, iklim değişikliği ve tekrarlanan kuraklıklar Türkiye’yi
tehdit ediyor hangi haber kanlını açsak yağışların yetersizliğinden, barajlardaki su seviyesinin
azaldığından kuraklığın alarm verdiğinden bahsediyor. Suyun kullanımı tarih boyunca insanlığın en
önemli meselelerinden biri olmuşken günümüzde uzmanlar su kaynaklarının öngörülenden önce
tükeneceğini savunmakta. Maalesef ki canlı yaşamının devamı için en önemli unsur olan su
kaynaklarımız hızla tükeniyor. Nüfus artmaya başladığı andan itibaren su bize yetersiz kalmaya
başlayacak önümüzdeki 20-30 sene içerisinde. Su tüketimi dünya nüfusundan 2 kat hızla artmaya
devam ediyor. Bazı ülkelerde su tüketimine kota getirildi su karne ile satılmaya başladı. Peki biz bunun
farkında mıyız, susuzluğa karşı önlem alıyor muyuz? Orası biraz meçhul! Dünya’nın yüzde yetmişi
sularla kaplı olmasına rağmen bu suların sadece yüzde üçü tatlı sulardan oluşmaktadır. Tatlı suların
yüzde atmış sekizini buzullardan oluştuğu düşünüldüğünde tatlı suların miktarının ne kadar az ve bu
kaynakları bilinçli kullanmanın ne kadar önemli olduğu gün gibi aşikârdır. Günümüzde Dünya nüfusu
yaklaşık 8 milyarı aşmış durumdadır. Bu nüfusunun yaklaşık yüzde onu yani her 100 kişiden 10 kişi
tatlı suya ulaşmakta problem yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler 2010 yılında aldığı kararla suya erişimi
insani bir hak olarak tanımlamıştır. Türkiye’de şehirlere göre değişmekle birlikte günlük su tüketimi kişi
başına 190 litre civarında olduğunu düşündüğümüzde belki suyun israf etmeden kullanılması
gerektiğini anlayabiliriz. Su sadece içtiğimiz sudan ibaret değil içtiğimiz kahvenin üretiminden
tüketimine, üzerimizdeki kıyafetlerin üretiminden tüketimine binlerce litre su gitmektedir.
Su dünyanın varoluşundan günümüze kadar önemini hiçbir zaman yitirmemiştir. İlk
uygarlıklardan Mısır uygarlığı Nil Nehri, Mezopotamya uygarlıkları Fırat ve Dicle nehirleri, Çin uygarlığı
Sarı ırmak, Gök ırmak nehirleri, Hint uygarlığı İndus ve Ganj nehirleri havzalarında kurulmuştur. Su
geçmişten günümüze ülkelerin dış ilişkilerini şekillendiren en önemli argümanlardan olmuştur. Su
kaynaklarının paylaşımı ülkeler arasında zaman zaman sıcak çatışmaya varan problemleri doğmasına
neden olmuştur. Yaşı 40 üzeri olan okurlarım hatırlarlar 1990'lı yıllarda Fırat ve Dicle nehirlerinin
kullanımı ile ilgili problemler Türkiye ile Suriye'ye savaşın eşiğine getirmiştir. Günümüzde ülkeler
arasında petrol ve doğal gazın çıkarımı paylaşımı ve kullanımı konusunda büyük sorunlar
yaşanmaktadır Orta doğudaki çatışmaların temelinde petrol kaynaklarına hâkim olma isteği
yatmaktadır. Doğu Akdeniz havzasında Yunanistan ile yaşadığımız gerilimi düşünün. Gelecekte ise su
kaynaklarının azalmasına bağlı olarak milyonlarca insanın yer değiştirmek zorunda kalacağı hatta
suyun kullanımı konusunda ülkelerin savaşa varan sorunlar yaşayacağı öngörülmektedir.
Su bu kadar önemliyken biz su kaynaklarını acaba bilinçli kullanıyor muyuz? bu soruya evet
yanıtını vermeyi çok isterdim ama maalesef. Artan Dünya nüfusu, sanayide su kullanımının artması,
yeraltı sularının tarımsal üretimde aşırı kullanılması, suyun insanlar tarafından gündelik işlerde
hoyratça kullanılması ve kişi başına düşen su miktarının azalması suyun öneminin daha da artmasına
neden olmuştur. Ülkemizde 1960'tan günümüze 1,3 milyon hektar sulak alan yani 3 Van gölü
büyüklüğünde alan kaybedilmiştir. Günümüzde tatlı sularımızın yüzde yetmiş dördü tarımda yüzde on
beşi evsel kullanım da yüzde on biri sanayide kullanılmaktadır. Tüm bu göstergelere bakıldığında 2030
yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağı kişi başına düşen tatlı su miktarının azalacağı ve
Türkiye'nin su fakiri ülke olacağı apaçık ortadadır. Suyun bilinçli kullanımı konusunda her bireye
üzerine düşeni yapmalı su israfının önüne geçilmeli sanayide tarımda suyun arıtılarak tekrar
kullanımının sağlanması gerçekleştirilmelidir.
Son yıllarda küresel ısınma ve küresel iklim değişikliklerinden en fazla etkilen tatlı su kaynakları
olmuştur. Buharlaşıp atmosfere karışan ve sıvı halden gaz haline geçen su havaların yeteri kadar
soğumaması nedeniyle yağışa dönüşememektedir. Bu durum yeraltı ve yer üstü tatlı su kaynaklarının
kayda değer bir şekilde azalmasına neden olmuştur. Bu durumu engelleyebilmek aslında bizim
elimizde basit yöntemlerle evde su tasarrufu yaparak su kaynaklarını daha etkili ve verimli kullanarak
bu olumsuzlukları azaltabiliriz. Musluklara filtreler takılması, çamaşır ve bulaşık makinelerinin daha
kısa süre çalıştırılması, tarlalarda damlama sulama yöntemlerinin tercih edilmesi bu yöntemlerden
sadece birkaç tanesi. Bu durumu tersine çevirebilmek için suyun mevcutken korunması konusunda
tüm Türkiye’yi inandırmamız gerekiyor şu an ya da hiçbir zaman. Unutmayalım ki su olmadan hayat
olmaz. Su kaynaklarımıza sahip çıkalım ki geleceğe daha yaşanılır bir dünya bırakalım.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?