USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

TABURCU

27-09-2018

Tarihimizde teorik tıp eğitimi 2. Mahmut döneminde başlıyor. O dönemdeki ismi Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane.

Daha sonra 2. Abdulhamit Döneminde şekilleniyor ve 1985 yılında Haydarpaşa’da yeni bir bina inşa ediliyor. Önceleri okul olarak faaliyet gösterse de daha sonra sivil hastanelerle birleşerek 1909 yılında bildiğimiz Haydarpaşa Tıp Fakültesi oluşuyor.

Derken 1914 yılı gelip çatıyor. 1. Dünya savaşı patlak veriyor. Çanakkale Savaşında yaralananların haddi hesabı belirsiz. Memlekette mevcut hastaneler yetişemiyor. Sadece vatandaş değil tabi yaralanan, askeri personeller de cephede yaralanıp hastanelere sevk ediliyor.

İşte 1914 ve o acı tablo yaşanmaya başlayınca Haydarpaşa Tıp Fakültesi, Askeri Hastane olarak hizmet vermeye başlıyor.

Fakat bu durumu konuya nasıl bağlayacağım ben de bilmiyorum. Umarım siz gerekli bağlantıyı yaparsınız.

Yediden yetmişe herkes cephede, canla başla yapılan bir milli mücadele sergileniyor. Vurulup düşüp ölenler olduğu gibi yaralananlar da var. Bir an önce tedavi edilip cepheye yetiştirilmeleri gerek.

Ülke dört bir yandan işgal altında. Yunan’ı, İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı hep bir yandan yurtta bir karış toprak kapmak ya da sömürgelerine almak için en az bizim kadar çabalıyor.

Ölen ölmüş, yaralananların yeniden cepheye dönmeleri gerek. Hekimlere büyük bir vazife düşüyor. Tedavi ettiklerini yeniden cepheye yolluyorlar.

İşte “Tabur”cu kelimesi burada doğuyor. Dünyanın hiçbir yerinde iyileşen bir hastaya “Taburcu” denmez bizden başka. Neden Türk hekimleri hastalarını iyileştirdikten sonra ‘’taburcu’’ ederler?

İşte Taburcu kelimesinin öyküsü burada başlıyor:
Özellikle 1. Dünya ve Çanakkale Savaşı sırasında ülkenin tıp eğitimi veren tek kurumu Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, hocalarını ve öğrencilerini cepheye yollayınca eğitime ara vermek zorunda kalıyor ve bina ise tamamen hastaneye dönüşüyor.

Savaş yılları ve ülkede herkes asker. Eli silah tutan tüm erkekler savaşta. Hatta yetmiyor onbeşliler ile takviye yapılıyor. Ülkenin her yanındaki cephelerde tüm hekimler subaydır, askerdir. Yaralılar iyileştirilir, komutan hastalarını, askerlerini dolaşır. Hastanede, kışlada, revirde, cephede, çadırda ve savaşta. Tabip subay, iyileşenleri, tekrar silah tutabilecekleri savaşa, taburuna yollar.

İyileşen kişi artık yeniden cepheye gidebilecek duruma gelmiştir. Eline silahını alıp kanının son damlasına kadar vatanı için mücadele etmesi gerekmektedir.

İşte budur “Taburcu”nun öyküsü. İyileşen evine değil, taburuna dönecektir, taburcudur. Bizden başka hiçbir millet hasta iyileştiğinde taburcu edildi demez.

Sadece bize has bir kelimedir “taburcu”. İyileşti ve vatanı için ölmeye hazırdır anlamına gelir.

Ben bu vesile ile Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarını bir kere daha saygı ile anıyorum…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?