
1980’li yıllarda tek kanal vardı hepimiz TRT izlerdik mecburen. Adile Naşit’in masal
programını heyecanla izlerdik, hafta sonu kovboy filmlerinin gelmesini iple çekerdik,
Bizimkiler dizisi hemen hepimizin evine girmiştir. 1990’larda özel kanalların açılmasıyla
kültürümüzde yavaş yavaş değişmeye başladı.
Bir zamanlar TRT ekranlarında ailelerimizle birlikte oturup izlediğimiz Türk toplumun
aile yapısına uygun programlar yerine günümüzde ne yazık ki ahlaksızlığın normalleştirildiği,
toplumun en kırılgan değerlerini istismar eden bir gösteri şovuna dönüşmüş durumda.
Televizyon ekranlarında yaşanan "gerçek" hayat hikâyeleri, gözyaşları, ihanetler ve dramlar;
reyting uğruna ahlakın, özel hayatın ve insan onurunun ayaklar altına alındığı bir sahne haline
geldi. Evlat annesini, kardeş kardeşi; karı kocayı ekran karşısında suçluyor. Nişanlısını
kaynanası ile aldatan mı dersiniz, kocasını eniştesi ile aldatan mı dersiniz maalesef her türlü
ahlaksızlığı görüyoruz bu programlarda. Bu tür programlarda insanlar utanç verici iddialarla
karşı karşıya kalıyor, gizli kalması gereken meseleler milyonların önünde açığa seriliyor. “Halk
istiyor” bahanesiyle yayınlanan bu içerikler, aslında toplumun hem zihinsel hem de ahlaki
dokusuna büyük zarar veriyor. Bu programlar yalnızca kişisel dramları değil, aynı zamanda
şiddeti, tacizi, aldatmayı ve çıkar ilişkilerini normalize ediyor. Gerçeklik ile kurgu arasındaki
çizgi öylesine bulanık ki; izleyici artık yaşananların bir senaryo mu yoksa acı bir gerçek mi
olduğunu ayırt edemez hale geldi. Sadece bu programlarda değil dizilerde de kültürel
yozlaşma ve ahlaksızlıkların alasını görüyoruz. Eskiden el ele tutarak yürümenin bile ayıp
sayıldığı toplumumuzda maalesef ki tüm ahlaksızlıklar gözler önüne seriliyor.
Peki bu duruma RTÜK’ün tepkisi ne oluyor? zaman zaman para cezası gelse de
programların kaldırılması yönünde bir ceza ile karşılaştığımızı hatırlamıyorum. Bu yayınların
ciddi şekilde denetlenmesi hatta kaldırılması gerekiyor. Medya gücünü, kamu yararına
kullanmak zorundadır. Gündüz kuşağı programları ve ahlaksızlığın normalleştirildiği diziler
toplumumuzun değerlerini yerler altına almaktadır. Muhafazakarlık dayatılan toplumumuzun
geldiği nokta hepimizin gözleri önünde. Günah işleme özgürlüğü toplumun her kesimine
yayıldı, utanma arlanma ayıp gibi kelimeler tedavülden kalktı; ahlak, onur, erdem gibi
kavramlar hayatımızdan çıktı maalesef. Aile toplumun atom çekirdeğidir, yapı taşıdır lâkin bu
tarihte hiçbir zaman şimdiki gibi ayaklar altına alınmamıştı. Toplumsal çürümüşlüğü
iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu yayınlar toplum böyle olduğu için mi, toplum istediği için
mi yayınlanıyor cevap siz değerli okuyucularımızın. İşin trajikomik tarafı sözüm ona
muhafazakâr görülen TV kanallarının sahiplerinin toplumsal çürümüşlüğün aynası olan bu
programların yayınlanmasına izin vermeleridir.
Eğer toplum olarak değerlerimize sahip çıkacaksak, ekran karşısında ne izlediğimize ve
çocuklarımıza neleri izlettirdiğimize dikkat etmeliyiz. Unutulmamalı ki; biz izleyiciler olmazsa
bu programlar da varlığını sürdüremez. Madem RÜTÜK gerekeni yapmıyor biz toplum olarak
üzerimize düşeni yapalım bu çürümüşlüğe baş kaldıralım söz konusu TV programlarını
izlemeyelim izletmeyelim.