Ülkelerin ekonomik olarak kalkınabilmeleri için sahip oldukları doğal kaynakları verimli ve etkin bir şekilde kullanmaları gerekir. Enerji ülkeler için en temel ihtiyaçtır. Konutların ısıtılması, sanayi tesislerinde makinelerin çalışması, ulaşım araçlarının çalışmasında ve birçok alanda enerjiye ihtiyaç duyarız ve bu enerjiyi petrol, kömür, doğal gaz gibi tükenebilir kaynaklar ile rüzgar, güneş, su gibi yenilenebilir kaynaklardan sağlarız. Ülkemizde dış ticaret açığının (ihracatın ithalatı karşılama oranı)yüksek olmasının en temel sebebi tükettiğimiz enerjinin yaklaşık üçte ikisini ithal etmemizdir. 2020 yılı verilerine baktığımızda Türkiye’nin ihracatının (dış satım) 169 milyar dolar olduğunu görürüz. Aynı yıl ithalatımız (dış alım) ise 219 milyar dolar olmuştur. Yani 2020 yılında dış ticaret açığımız 50 milyar dolardır.
Türkiye bulunduğu jeopolitik konum nedeniyle Dünya’nın en stratejik konumunda yer almaktadır. Ilıman iklime sahip olması, kıtaların kesiştiği yerde yer alması, doğu kültürleri ile batı kültürleri arasında bir köprü görevini üstenmesi tarihi İpek ve Baharat yollarının ülkemizden geçmesi, İstanbul ve Çanakkale boğazlarına sahip olması, verimli tarım arazilerine sahip olması gibi nedenlerle tarih öncesi çağlardan günümüze Anadolu Yarımadası birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Türkiye’nin çevresine baktığımızda Orta Doğu, Hazar Havzası gibi Dünyanın en zengin enerji kaynaklarına sahip bir Coğrafyada yer almaktadır. Türkiye’nin çevresindeki ülkeler İran, Irak, Rusya, Azerbaycan önemli doğal gaz ve petrol yataklarına sahipken ülkemiz neden enerjide dışa bağımlı? Acaba bizde bu stratejik kaynaklar yok mu, ya da çıkaramıyor muyuz? Petrol ve doğal gaz yaklaşık 70-80 milyon yıl önce 3.jeolojik zamanda (senozoyik) canlı kalıntılarının fosilleşmesi ile oluşmuştur Türkiye’nin de aynı jeolojik zamanda oluştuğu düşünüldüğünde Türkiye’yi çevreleyen denizlerde petrol ve gaz yataklarının varlığı yadsınamaz bir gerçektir. 2020 yılında Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin tespit edildiğini açıkladı hemen akabinde yaklaşık 80 milyar metreküp daha gaz tespit edildi. Fatih sondaj gemisinin 29 Mayıs 2020 tarihinden beri yaptığı çalışmalar sonucunda Karadeniz’deki deniz yetki alanımızda doğal gaz yataklarının varlığı tespit edildi. Bulunan 400 milyar metreküplük bu yataklar adeta daha büyük yatakların habercisi niteliğindedir.
Sanayide, konutlarda kullandığımız elektriği Kömür, Doğal gaz, Hidrolik, Rüzgar, Güneş gibi kaynaklardan elde etmekteyiz. Türkiye enerji üretmek için her yıl 45-50 milyar metreküp doğal gaza 13 milyar dolar para ödemektedir. Yakın zamanda elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın payı yüzde 48’lerden yüzde 32’lere kadar inse de halen Türkiye doğalgazın neredeyse tamamını Rusya, İran, Azerbaycan, Libya gibi ülkelerden ithal etmektedir. Ülkemizde Mardin ve Trakya da çıkarılan doğal gaz ihtiyacın ancak yüzde 0.8 ini karşılamaktadır. 2020 Ağustos ayında Karadeniz’de tespit edilen 30 milyar metreküplük doğal gaz Türkiye’nin 6-7 yıllık ihtiyacını karşılayacak kapasitededir. Rezerv bakımından az gibi görünse de yeni yatakların bulunması ile Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlılığı azalacak hatta ülkemiz doğalgaz ihraç eden ülkeler arasına katılacaktır en azından böyle olacağını umuyorum. Doğal gaza ödediğimiz yıllık 14 milyar dolar farklı alanlarda ülkenin kalkınması için kullanılacak halkın refah seviyesi artıracaktır.Türkiye enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için çalışmalarına Doğu Akdeniz’de de devam etmektedir. Bu çalışmalar kapsamında Antalya’nın Kaş ilçesine sadece 2.1 km. uzaklıkta olan Meis adası güneyinde ilan edilen Navtexlerle (denizcilik uyarı notu) bölgede petrol ve gaz arama çalışmalarına başlaması Yunanistan’ı telaşa düşürmüştür. Yunanistan kıta sahanlığının ihlal edildiği gibi haksız gerekçe ile karşı Navtex ilan etmiş ve bölgeye donanmasını Ege de alarma geçirmiştir. Yunanistan ana karasına 350 km uzakta bulunan küçücük bir adanın nasıl kıta sahanlığı oluyor bunu da anlamak çok güç. Türkiye ise adaların kıta sahanlığı olmaz tezinden hareketle Oruç reis gemisi ve ona eşlik eden savaş gemileri ile bölgede faaliyetlerine devam etti.
İki ülke arasında Ege adalarının silahsızlandırılması, Kıbrıs, Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarma isteği Türkiye’nin bunu savaş nedeni sayması gibi konularda ihtilaflar varken, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklı olarak kendi mavi vatanında petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine başlaması yeni bir uluslararası krizin doğmasına neden olmuştur.
Sonuç olarak Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de ki hidrokarbon yataklarının aranması, bulunması, çıkarılması ve işlenmesi Türkiye açısından hayati öneme sahiptir. Dış ticaret açığının kapanması, dışa bağımlılığımızın azaltılması, halkın refah seviyesinin yükselmesi için Türkiye tüm engelleme çalışmalarına ülkeyi Anadolu yarımadasına hapsetme çalışmalarına rağmen Karadeniz’de de, Ege’de de, Doğu Akdeniz’ de de olmak zorundadır. Bu stratejik bir zorunluluktur.