Dünya ister beğensin isterse beğenmesin, yıllardır sınırlarımızda teröristleri besleyip bize kan kusturan Suriye’ye olası bir operasyon gerekliydi.İçte ve dışta güvenliğimizi korumak adına başlatılan harekat için istedikleri gibi kınayıp,tehdit edip,yüksek yaygara koparsalar da,bizim nasıl tek yürek oluğumuzu asla parçalanamayacağımızı öğrenmiş olmaları gerekir artık.
Türk milleti için “söz konusu vatansa gerisi teferruattır “ sözü lafta değil özdedir ki bunu da çok iyi bilirler.Çanakkale dosyasını uzun uzadıya açtırmayın şimdi bize burada.
Kötü günlerin olumsuz yönlerinin olduğu kadar olumlu tarafı da vardır aslında. Bu esnada dostunu düşmanı tanır,ona göre de ilerisi için gardını alırsın.Türkiye olarak bu hassas günlerde ne yazık ki böyle bir gerçekle de yüzleşmek zorunda kaldık.AB birliğinin bu operasyonda tavır almasını zaten bekliyorduk şaşırmadık ama Macaristan’ın onların arasından sivrilerek yanımızda durması bir kenara kaydedileceklerden güzel bir hareketlerdendir.
Arap ülkeleri de bu süreçte bizleri şaşırtmadılar.Topyekün anlaşarak AB den bile önce tepkilerini ortaya koydular.Arap birliği zaten hiçbir zaman gerçek anlamda dostumuz da olmadılar.Uzattığımız zeytin dallarını ne zaman kırmadılar ki? Refah içinde yaşadıkları Osmanlı’ya karşı ilk ayaklananlardan olmaları zaten ne kadar dost olduklarını açıkça gösteriyor.Ama özellikle de son yıllarda tam destek verdiğimiz,dostumuz dediğimiz Mısır nankörlüğün kitabını yazıyor.
Ya uğruna gün gelip dünyayı bile karşımıza aldığımız Filistin’e ne demeli şimdi?Dünyanın uyguladığı ambargoyu delip gıda yardımı yaparken canlar kaybettiğimiz,dünyanın gözü önünde liderimizin Gazzede ki katliamlar için İsrail başkanına kafa tuttuğu,her plartform da desteklerini açıktan dillendirdiğimiz ama her zaman da ilk kazığı yediğimiz Filistin.Yine bizi şaşırtmadın.
**
Arap Birliği ile Avrupa Birliği'nin farkı ne? Ne diyordu Falih Rıfkı, "Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizden değildi.. Türk'ü hiç sevmediler. Bugün Avrupa Birliği ile, Müslüman(!) Arap Birliği, göreceksiniz, yine ağız birliği edecekler.."Ettiler de..
**
2004 yılında gazetelerde geçen itiraf niteliğinde bir haber;
Filistinli lider Yaser Arafat ‘Mescid-i Aksa’yı Türkiye’nin korumasını’ istemiş, Filistinli Bakan Salim Tamari de ‘Osmanlı Türk’ünün kıymetini bilemedik. İhanetin bedelini ödemeye devam ediyoruz’ demişti.Bugün de değişen bir şey olmadan ihanete devam ediyorlar.Daha ne diyebiliriz ki!
**
2015’ yılında Ermeni yasa tasarısını yine ilk tanıyanlardan Filistin ile ilgili öfkemi de yenemeyerek ağır bir yazı yazmış ve Filistin kökenliler tarafından mesaj bombardımanına uğratılmıştım.
2019 yılındayız ve görüyoruz ki değişen bir şey olmamış;
İşte o yazım..
NANKÖR FİLİSTİN! SANA HER ŞEY MÜSTEHAK!
27 Nisan 2015 Pazartesi
“Dedesi koruk yemiş,torununun dişi kanamış..”Diye bayıldığım bir atasözümüz vardır.Eğer bir millet çok zulüm görüyorsa ve yüzü gülmüyorsa, onun tarihte yaptığı ihanetlere büyük günahlarına bakılmalıdır, derim.Tıpkı Filistin Halkının bu gün yaşadıkları gibi..
Yardım kampanyalarımızın,dualarımızın başında gelen,yardım götürme uğruna İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olunulan zavallı!,mazlum! Filistin, Ermeni soykırımını tanıdı.
Bundan önceleri de bendeniz tarafından Filistin Halkının tarihin her döneminde bizlere dost olmadığını, her daim ihanetlerine maruz bırakıldığımızı yazmıştım. Bu yüzdendir ki bazılarının hayrete düştüğü bu netice hiç mi hiç şaşırtmadı. Hatta bendenizi bir kez daha doğruladı.
Tarihe biz göz atacak olursak;
İsrail devletinin kuruluş çalışmaları 19. yüzyılın son çeyreğinde fiilen başlatılmıştır.
19. yüzyılda Filistin Osmanlı sınırları dâhilindedir.
Kudüs’te bulunan Mescid’ül Aksa hem Yahudiler, hem Hıristiyanlar ve hem de Müslümanlarca kutsal sayılan bir mabettir.
Bu nedenle tarihin her döneminde Kudüs ve çevresin de savaş ve kargaşa eksik olmamıştır.
Ünlü haçlı seferlerinin nihai hedefi de Kudüs’tür.
Haçlı Batının Türklüğe olan derin hınç ve düşmanlığının altında, haçlı ordularının karşısına hep Türklerin çıkması yatmaktadır.
Haçlı batı sayısız seferler düzenlemiş ve bu seferlerin tamamı Türk kalesine toslayarak sonuçsuz kalmıştır.
Ta ki, Birinci Dünya Savaşına kadar..
Arap ihaneti denen bu süreçte;Başta Filistin’de, Hicaz’da, Yemen’de, Suriye’de, Arap coğrafyasında oluk oluk Türk kanı akıtılmıştır.
Sivil halk Türk kanı akıtarak ele geçirdikleri Arap toprakların da İngilizleri:
“Hoş geldiniz kurtarıcılarımız(!)
Bizi Türklerin elinden kurtardığınız için size minnettarız” Diye bağırarak karşılamış, yollarına çiçekler sermişlerdir.
Bu dönemden sonra da Osmanlı himayesi ve korumasından çıkan Arapları sırasıyla kandıranların başının İngilizlerden sonra Yahudiler çekmeye başlamıştır. Yahudiler bu fırsatı değerlendirerek, Filistin’den astronomik bedeller ödeyerek toprak satın almışlar ve bu satın alma 1946 da devlet kuracak büyüklükte toprağa ulaşmıştır.
Yani İsrail, satın alınmış topraklar üzerine kurulmuş, bir devlettir. Sanılanın aksine hiçbir zaman işgal edilmemiştir.
Vatanlarını satanlarsa; bu gün Yahudilerce öldürülen, horlanan, şamar oğlanına döndürülen Filistinlilerdir .Çünkü hainin hiçbir zaman iflah olamayacağı gerçeği gibi, hiçbir hain, hizmet ettiği patronu tarafından, taltif edilmez. Hainin hizmet ettiği efendisi bilir ki hain, bir gün, kendisine de ihanet eder.
Çünkü bu, onun doğasında vardır.
Bu tarihi ve sosyolojik bir kanundur.
Filistin yıllardır ihanetlerinin ve milli ruhsuzluklarının bedelini ödemişlerdir. Bunu bilen Türk halkı ise yine de asaletinden, merhametinden ödün vermeyerek hain dahi olsa insani yardımlarına, dünyanın tepkilerine rağmen devam etmiştir.
Bu gün ise, Arap ihanetinin son perdesiyle karşımıza çıkmaktalar. Bizim için iftira kampanyası başlatan dünya devletlerinin yanında bir kez daha durup sözde Ermeni soykırımını tanıyarak ihanetin son halkasını da bizlere ispatlamışlardır.
Bugünden sonra da artık ne Filistin’i, ne çığlıklarını ne de ayaklar altında sefil oluşlarının acınası bir tarafı kalmamıştır.Hain hainliğini bir kez daha göstermiştir bizlere ve dünyaya..
**
Kıbrıs’ın kınamalarına ise hiç değinmek istemiyorum ve hayretler içinde izliyorum.Onlara söylenecek tek söz ise; YAZIKLAR OLSUN!
GÜNÜN SÖZÜ
İhanetin büyüğü küçüğü olmaz.
Hz. Ali
TEBESSÜM
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş… Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.
Bir ara gözü kekliklere ilişir padişah’ın.
Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, “Tane işi satış fiyatı 1 altın” yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır. “Hayırdır” der satıcıya, “Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?”
Satıcı, “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor” diyor. “Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” diye ekliyor.
“Satın alıyorum” diyor Padişah, “Al sana 500 altın…” Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor.
Adam şaşırıp, “Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi” diye dövünürken; Padişah gürlüyor: “Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ancak budur.” der.
Arap Birliği ile Avrupa Birliği'nin farkı ne? Ne diyordu Falih Rıfkı, "Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizden değildi.. Türk'ü hiç sevmediler. Bugün Avrupa Birliği ile, Müslüman(!) Arap Birliği, göreceksiniz, yine ağız birliği edecekler.."
Operasyondan iki gün önce söylediklerinde haklı çıktı. Bunu görebilmek için alim olmaya gerek yok.. Biraz tarih bilgisi ve üzerine de 'Türk'çe düşünebilmek" yetiyor aslında..
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?