Dün, 3 yıllık yeni ekonomik program (YEP) açıklandı. Bir önceki orta vadeli ekonomik program 2018 yılında açıklanmış idi. YEP başlığının bu seferki orta vadeli ekonomik programın yeni adı olduğunu görmekteyiz. Program “yeni normal”, ve “dengelenme” gibi başlıkları ön plana alıyor. Öne alınan konuların başında da dolarizasyonun azaltılması geliyor. Zira pandemi döneminin ekonomik anlamda en belirleyici özelliklerinden birisi azalan tüketim harcamaları ile birlikte döviz ve altına yönelik tasarrufların artması oldu. Nitekim ekonomik göstergelere de bakıldığında bunu görmekteyiz. Örneğin 2018 yılında toplam tüketim harcamalarındaki değişim %3,7 iken olan 2020’de %2,5’ e düşmüş. 2021 yılı için öngörülen oran ise %3,9. Bu da reel olarak talep daralmasını gösteriyor.
Talepteki bu daralmanın ve turizm gelirlerindeki azalmanın yanısıra pandemi döneminde enflasyonda bir artış ve parasal genişlemenin sonuna gelindiğini görmekteyiz. Zira ekonomide ne kadar para basarsanız basın bu para geçtiğimiz 6 ay içerisinde çok da harcamaya gitmedi. Nitekim pandeminin etkisiyle tüketim harcamaları ağırlıklı olarak acil ihtiyaçlara yönlendiği ve tasarruf motifi arttığı için bu durum beklenen bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Döviz ve altına yönlenen tasarruflar ise tl’nin değer kaybını beraberinde getirdi. Bu nedenle geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi dolarizasyonun artmış olması ve bunun önüne geçilmesi konusunda bir önlem alma çabası olduğu görülüyor ki bu olması gereken bir şeydi. TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı son iki ayda %10,3 olarak gerçekleşti. Uzun vadede TL varlıklara olan talep canlanır mı bunu zaman gösterecek. Çünkü bulunduğumuz coğrafyada siyasi gerginlikler bir türlü bitmek bilmiyor. Bu da ister istemez ekonomik verilere yansıyor.
Zaman içerisinde yapısal reform kavramı içi boşaltılmış bir kavram haline dönüşmüştü. Bakan Albayrak’ın stratejik reform ifadesi bu anlamda yeni ekonomik programın gerçekleştirilmesi adım adım mümkün olur ise ekonomideki toparlanmanın mümkün olabileceği anlamına geliyor.
Ağustos ayı dış ticaret verisine bakıldığında, ağırlıklı ihracatımız Avrupa ülkelerine olduğu için ve Avrupa da ekonomik resesyonda olduğu için dış ticaret açığının artmış olması beklenen bir gelişme idi. Ancak ekim ve kasım verilerini bu anlamda olumlu gelmesi beklentidir.
Önceki YEP Son YEP
Büyüme %5 %0.3
Tüfe %8,5 %10,5
İşsizlik %11,8 %13,8
Cari açık/GSYH -%1,2 -%3,5
Bütçe açığı/GSYH %2,9 %4,9
2020 yılı için %0,3 olarak tahmin edilen büyüme rasyosunun gerçekçi olduğu söylenebilir. Tüfe endeksi %10,5 olarak açıklanmış ama çarşı pazar ekonomisine bakıldığında tüketici fiyatlarındaki yükselişin gerçekte çok daha fazla olduğu görülebilir. Burada cari açıktaki artış kurdaki artuışın getirdiği bir sonuç ve bütçe açığının gsyih’ya olan oranının da artması vergi gelirlerinin azaldığı ve kamu harcamalarının arttığı pandemi döneminde beklenen bir sonuçtur. Ancak burada yoğunlaşılması gereken konunun kredilerdeki artış olduğu söylemek istiyorum. Zira konut kredi faizlerindeki düşme ile gelen talep artışı ile kredilerde meydana gelen artış uzun vadede faiz oranlarının artmasına neden olacaktır. Bu da enflasyon hedeflemesinin zorlaşacağı anlamına gelebilir. 2021 yılında enflasyonun %8’e düşmesi hedefleniyor. Bunun çok gerçekçi olmayan bir hedef olduğu şu an için söylenebilir.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?